Stanislav Lysenko Slytherin V. Sınıf
Gerçek Adı : AES. Mesaj Sayısı : 12 Kan Durumu : Melez Taraf : SSCB Kişisel Özelliği : Winter is coming
| Konu: Stanislav Lysenko Paz 3 Ağus. - 18:21:10 | |
| ...
Sıradan olan her şeye elveda! Bir çırpıda ağızdan dökülürken aynı akıcılığın yürekte de etkili olmasını diliyordu insan. Her şeye rağmen dimdik durabilmek, topuklarını ağrıtıyordu yaşamak. Hayatının çok daha farklı olacağını bile bile yeni düzene temel atıyor olması yüreğini burkuyordu. Eski rahatlığını bulamayacağı gibi yetenekleri de gözler önünde, kem bakışlarla kendisini süzüyordu. Bazen kendi anılarını da silmek, hatta yerini çok daha farklılarıyla değiştirmek istese de gerçeklerle yaşamayı öğrenebilmişti. Çok sevdiği kız kardeşine arada fark ettirmeden destek olsa da tümüyle acılarını kapatmak istemiyordu. Gerçekleri bilmeli, yarasını deşip bağışıklık kazanmasını sağlamalıydı. Ancak bu şekilde ayakta durabileceğini biliyordu. Sakladıkları küçük sırrın endişesiyle dudaklarını aralayıp ' Buradan olabildiğince uzaklaşmalıyız. ' dediği günü en az ailesini kaybettiği gün gibi hatırlıyordu. Anılarla oynuyor olması hafızasını güçlendiriyor olabilirdi fakat bunu söylemeye cesaret edememesi olağandı. Kimse laboratuvar faresi olmayı kabul etmezdi nitekim. Düşüncelerle baş başa kalmaktan nefret ediyordu; en az diğerlerinden olduğu gibi. Yumruklarını sıktı ve Lillian'a bahçede, buluşacakları yeri ima edecek hisli bir bakışın ardından fısıldadı. ' Zindanları ziyaret etme vakti geldi sanırım. Biraz cezalandırılmayı hak ettik , ne dersin? ' Gözünün tekini kırptıktan sonra koridorlarda yavaşça ilerledi.
Etrafta gördüğü bulanık bir ucube nehrinden farksız değildi. Bodruma inmeleri yasaktı ancak buraya geldiğinden beri hangi yasağa kulak asmıştı? En fazla cezalandırılırlardı ki kız kardeşiyle yetenekleri birleştiğinde bunu imkansız kılacak faktör ortaya çıkıyordu. Burada gücünü kontrol etmeyi öğrenmek için gelmemişti. Asıl amacı daha güvenli bir yuva ve surları andıracak şekilde uzun bahçe duvarlarının ardında saklanacak küçük bir sırdı. Annesi ve babasını kaybettikten sonra midesinin biraz üstünde oluşan boşluk hiç dinmeyecek gibiydi. Günden güne büyürken yerini doldurmak için çeşitli restoranlarda part time çalışmak mı gerekiyordu? İştahı yıllardır hiç açılmamıştı ve yediği her lokma ağzında adeta dikenlerden oluşmuş çikolata toplarından daha az canını yakmamıştı. Yine de kardeşi yanındaydı ve onu ne pahasına olursa olsun korumalıydı. Eline aldığında dahi ciyaklamasını sağlayan o çikolata kremini etrafında hissediyordu. ' Ne çabuk? ' diye geçirdi içinden. Zindanda hala paslanmadan kendini müdafaa etmiş çelik bileklikler, ve takılı oldukları yarısı kayıp iskeletler dikkatini çekerken onlara dokunma dürtüsü hissediyordu. Bunları burada bulundurmak yasal mıydı? Parmağını iskeletlerin üzerinde gezdirirken bozuntuya vermeden kardeşine seslendi. Bu kadar sessiz gelmesinin nedeni kendisini korkutmak mıydı? ' Ah Lill. Şu çikolata kremin de olmasa fazlasıyla mükemmel bir suikastçı olabilirsin. ' Lafını bitirir bitirmez arkasına döndü lakin Lillian orada değildi. Phillip ellerini çırptı ve sesinin zindanda yankılanmasını sağladı. ' Hadi ama Lillian. Ciddi bir konu üzerinde konuşmamız gerekiyor, oyunun zamanı değil. ' Biraz zaman geçtikten sonra hala ses yoktu. İçeriye süzülen loş ışık birden kesildi. Tümüyle zifiri karanlıkta kalmış, sıkıştığını hissetmişti. Sol kolunda sıkı bir şey hissediyor, diğer eliyle de ona dokunuyordu. Bu kelepçeydi. Lillian'ın yaptığını düşünüyor fakat onun olmadığını da olasılıklar arasından çıkarmıyordu. İleriden gelen güçlü ışık kaynağıyla irkildi. Göz bebekleri ışığı görünce birden büyüdüğü için etrafı bir an bembeyaz gördü. Bulanık görüntü netleşmeye devam ederken karşısında az çok seçebildiği kahverengi uzun saçlı birisi duruyordu. Görüntü netleştikçe kendisini göz doktorunda hissediyordu. Birazdan birisinin çıkıp böyle mi daha net yoksa şöyle mi demesinden korkmuyor değildi. Elindeki kelepçeyi zincirine vurup tıkırdattıkça yankılanan ses kulak tırmalıyordu. Boşta kalan elini önce alnına koydu daha sonra ise klasik filmleri aratmayacak şekilde kızın suratına dokundu. Parmakları burnundan yavaşça aşağı süzülürken dudaklarını hissedebiliyordu. ' Evet, bu sensin. Eğleniyor musun Lill? ' Hiç tebessüm etmiyordu. Her zamankinden biraz daha asıktı suratı ve buna alışmışlardı. Birbirlerine temas ettiklerinde üşümüyorlardı çünkü ikisi de soğuktu. Yine de Phillip her dokunduğunda üşüyecekmiş gibi hazırlıklı dokunmaya çalışıyordu.
Zindan duvarlarının çizgilerinde parmaklarını gezdirirken diğer elini kelepçeden kurtarmaya çalışmıyordu bile. Karşısında kız kardeşinin olduğunu görünce rahatlamış olsa da üzerindeki tedirginliği tam anlamıyla atabilmiş değildi. Kendisini kardeşine çeken bir kuvvet bağı vardı. Yanında olduğunda bu bağ fazlasıyla artıyor, Phill'i korkutuyordu. Vücut hatlarını tümüyle ortada bırakan elbiseye gözü takılıyor, böyle şeyler giymemesi için bir ara yeteneğini kullanacağını kendine hatırlatıyordu. Kendi kız kardeşine insanların bu tarz yaklaşmasına izin veremezdi. Yeteneği zaten başlarına fazlasıyla bela oluyordu. Ailesini kaybettikten sonra neredeyse hiç gülmemişti Lillian. Kendisinden daha fazla acı çekiyordu. Belki de Phillip ondan iki yıl daha fazla onlarla birlikte olabildiği için kıskanıyordu. Hala yataklarından kalkıp, çığlıkları duyduğu günü hatırlayabiliyorlardı. Oysa annesi hala yaşıyor olabilseydi geçmişe gidip bazı pürüzleri kaldırabilir, hayatlarını daha yaşanır kılabilirdi. En azından geleceği önceden planlar, çocuklarının katil sıfatı almasını önleyebilirdi. Bu hiç adil değildi, en azından ailesi ve kendisi için. Bunları hatırlasa da o kadar güçlü duruyordu ki gözleri dahi dolmamıştı. Aniden düşen kelepçenin sesiyle derin düşüncelerden sıyrılıp gerçek hayata, önünde duran kardeşine dikkatini verebilmişti. Kelepçe kolundan birden düşmüş, iki parçaya ayrılmıştı. Zihnini yoran bu ses parmaklarının beynine yönelmesini sağladı. Sağ elinin çift parmağı zihin çakrasının bulunduğu noktadayken diğer elinin parmakları kardeşini işaret ediyordu. Kız kardeşinin sorularını duysa da sorun olmadığını başıyla işaret etti. Zihnini topluyor, ona yardım etme vaktinin geldiğini içinden tekrarlıyordu. Keskin bakışlarını kız kardeşine çevirdi. ' Affet beni. ' Hemen ardından göz bebeği simsiyah kesilip tüm gözünü kapladı.
Gözlerini açtıklarında ikisi de kuş bakışı şekilde ailesinin evindelerdi. Basit anılarla oynama yeteneğini burada konuşturmaya başladı Phillip. Anılarını değiştirdiğini kız kardeşi fark etmiyordu. Sadece o gün ki anıyı hatırladığını sanıyordu. Küçük Lill ve Phill yataklarında masumca uyuyorlardı. Öylesine derin ve masumlardı ki küçük kanatsız melekleri andırıyorlardı. Küçük nokta burunlarının üstünde kapalı göz kapakları ve kirpikleri. Phillip dokunmak istiyordu lakin dokunamazdı. Zaten istediği şekilde anı değişecekti. Annelerinin sesiyle uyandılar. Çocuklarını yanlarına çağırıyordu. Yataktan huysuz şekilde kalkan Phillip Lillian'a yastığını fırlattıktan sonra kahakaha atarak annesinin yanına koştular. Anının değiştiğini anlamasa bile annesini gördüğü zaman Lill'den birkaç damla da olsa gözyaşı akacağını tahmin edebiliyordu. Düz kahverengiye çalan küt saçları onu tanımaları için yeterliydi. Kollarını açmış kendilerine bakıyordu ailesi. Keskin mavi gözleriyle diğer yandan sadece Lill'e odaklanmıştı. ' Uyandırdığım için özür dilerim çocuklar. ' dedi sıcak bir tebessümle. Öyle sıcaktı ki buz kütlelerini dahi anında suya çevirebilecek derecede güçlü enerji saçıyordu. ' Babanız evrak işlerini halletmeye gitti. Biliyorsunuz siz çok özel çocuklarsınız. Benim çocuklarımsınız. ' Lill'i kucağına oturttu ve alnına küçük bir öpücük kondurdu. ' Sizi Arizona'da bir okula göndermemiz gerekiyor. Güçlerinizi kontrol etmeniz için bu şart. ' Küçük Lill annesinden hiç ayrılmadığından gözleri dolmuş, annesine kenetlenmişti. 'Yapma Lillian. Küçük kelebeğim sonsuza dek ayrı kalamayız ya? Bir gün birlikte olacağız. ' Bu ses beyinlerinde yankılandı ikisi de. Bir gün mutlaka birlikte olacaklardı. Bunu ikisi de biliyordu ve kuş bakışı görüntüden uzaklaştılar. Ardından bir kaç sahte anı daha yerleştirdi kafasına. Phillip'in ilk sevgilisini ailesiyle tanıştırışı, bisikletten düşüşleri, Phillip'in kız kardeşine asılan bir kaç çocuğu hırpalaması vs vs. Hepsi ailesiyle geçirdiği sahte anılardı. Diğer anılarını şekilleştirerek oluşturdu. Daha sonra Phill'in sesi Lill'in beyninde yankılanarak şunları söylüyordu. Lill bunu kendi düşünceleri ve anıların özeti olarak duyuyordu. ' Ailemiz bizi bu okula güçlerimizi kontrol edip belirleyebilmek için gönderdi. Fazlasıyla mutlu bir aileyiz ve bu sonsuza dek sürecek. Şuan yeteneklerine konsantre olmaları için onlarla görüşmüyoruz. Çünkü duygusal etkileşimler bizim güçlerimizi kontrolümüzde fazlasıyla yoruyor. ' Sesin ardından birden kendilerini zindanda buldular. Phillip'in gözleri dolmuştu. Kız kardeşine sarılıyor, acısını bir nebze yok ettiğini düşünüyordu. Peki ya sonra? Bu sahte anılarla sonsuza dek yaşayamazdı. Fazla acemice yerleştirilmişti. Birkaç gün sonra gerçekleri öğrendiğinde ne olacaktı? Yine de mutluydu. En azından birkaç gün mutlu şekilde uyuyabilecekti. Boğazını temizledikten sonra Lill'e seslendi. ' Seni neden buraya çağırdığımı tahmin edebiliyorsundur. ' sert bir edayla ve kardeşini gıdıklamaya başladı. ' Birlikte eğlenmeyeli çok fazla zaman geçti. ' Zindanda kahkahaları yankı yaparken o günden beri ilk kez kardeşini gıdıklayarak eğlendiriyordu. Bu bile Phillip için çok şey ifade ediyordu. | |
|
Gisela Müller İksir Profesörü
Gerçek Adı : Beyza Mesaj Sayısı : 99 Kan Durumu : Safkan Taraf : Maradh Kişisel Özelliği : Burnu estetik, obsesif Rp Partneri : Uzatmalım Adolfo Özel Yeteneği : Pür Veela
| Konu: Geri: Stanislav Lysenko Paz 3 Ağus. - 18:26:25 | |
| RP Puanınız: 90 AO'ya hoşgeldiniz. Keyifli rol oyunları dileriz ^^ | |
|