Merhaba,öncelikle telefondan yazdığım için biraz sorun olabilir renklendirme vs o sebeple yapamadım. Şimdi yazacağım rpyi ve Julienne karakteri ile alakası yoktur yazacağımın.
Yeşile çalan iki keskin göz,dikilmişti üzerine. Tüylü suratını somurtan bir biçimde Marcus'un üzerine doğrultmuştu ve şöminenin yanındaki iplik sepetinin üzerine kıvrılmış; kahverengi beyaz tüylü kedi. Kedinin hemen sağında kızaran odunlar bu büyük sayılamayacak salonu aşınmış pencereler yüzünden ısıtamıyordu. Esmer yüzü ve kısık gözleri ile şöminenin yanındaki yılan derisi kaplı koltukların uzağında,kapıya yakın şekilde duran kişi Marcus'tan başkası değildi.
Odada biri oldukça yavaş olan iki ayrı nefes sesinin dışında ritmik tıkırtılar vardı. Bu tıkırtılar Marcus'un siyah paltolu sırtını döndüğü tarafta, koltuğun üzerindeki battaniyenin altından geliyordu. Zayıf bir kadın akları ve karaları olan dağınık saçlarının bittiği yerde bir yandan titreyip bir yandan örgüsüne devam ediyordu. Saçların kenarlarında kusmuk parçaları vardı ve sarkmış yüzünün içine dudakları kaybolmaya yakın olduğundan neredeyse gizlenmiş ağzı açlıktan koyuyordu. Kadın çenesini oynattı:
"Neden geldin? "
Oğlan sırtını dönmedi,sadece cebinde asasını tutmakta olan elini dışarı çıkardı ve sesinin titremesine engel olmaya çalışarak:
"Neden geldiğimi ikimiz de biliyoruz" dedi.
Tıkırtılar anında kesildi. Yıllardır göz yaşı gelmeyen yaşlı gözleri doldu.Oysa bu ana hazır olduğunu zannediyordu. Böyle korkacağını kendi de bilemezdi. Karşı koltukta asasını gördü. Uzanıp alamayacak kadar bitkindi ve tenezzül etmedi. Sesi iyice kısılmıştı.
" Bugünün geleceğini elbette biliyordum. Bekledim,hazırım. Ama şunu bil yavrum, babanı öldürmeye mecburdum."
Daha söyleyecek çok şeyi vardı ama gücü bu kadarına yetmişti. Boynunu öne eğdi,kedisine son defa baktı. Kedi gerginliği anlayıp kapıya kadar gitmişti. Yapabileceği son sihir asasız da olsa kapıyı açabilmek olmuştu. Kapı açıldı,kedi kaçtı. Bu gece kim bilir hangi kediyle oynaşacaktı? Kulakları ölüm büyüsünün haykırışını duydu. Hazır zannediyordu kendini ancak şok halinde kafasını kaldırdı.
Gelen yeşil şimşek gözlerinin rengini siyahtan sarıya çevirmişti ve... Ve sonra yoktu. Oğlan hiddet ile bakıyordu hâlâ cesede. Ağlamamaya söz vermişti ve ağlamıyordu. Çektiği acılar ve intikam duygusu onu öldürmekten zevk alan biri haline getirmişti. Gece karanlığında kayboldu. Cesedi gömmeye gerek bile duymamıştı.