spillum, sonja

sonja spillum, on yedi, slytherin, norveç.

isminden de belli zaten, aşüfte olduğu.
burnu havada diye tabir ettiğimiz; ama biraz daha yakından tanıma fırsatı elde ettiğimizde "ön yargıları bipeyim." tepkisi verdiğimiz kız, tam olarak bu. insanlarla münasebet kurma konusunda epey zorlanır. çünkü her kelimenin, zihni ile alakası olmadık bir biçimde dudaklarında vuku bulması, canını sıkar. iki yüzlülüğün dibine vurmuştur ve bundan rahatsızdır. şeffaf olmak her zaman ilgi çekici gelmiştir, halbuki. yine de böyle, kendi sırlarını kendinden dahi saklayarak tam bir ketum olma sıfatına layık görülmüş, bir hatun. insanları ezen bir yapısı olmamasına karşın, bildiklerinin ve okuduklarının çokluğundan mütevellit her düşünceye karşı sarf edecek karşıt bir sava sahip olduğundan ve bunu belirtirken kullandığı üslup pek yakışı kalır tarzda olmadığından, öyleymiş gibi algılanır. lakin derinlerde kesinlikle öyle bir amaç gütmemiştir. bol bol sigara içer. temin edebildiği vakitlerde hap kullanır. göz altları çoğu zaman tarifi mümkün olmayan bir mora bürünmüş haldedir; lakin bunun nedeni damarlarında dolaşan zehir değil, bizzat, zihninde dolaşan ve panzehirinin varlığından pek emin olmadığı kirli düşüncelerdir. çok az uyur, işin türkçesi. herhangi bir meşgalesi olmamasına aldırmadan, boş gözlerle öylece oturur yatağında. yeni kitaplar, yazarlar keşfetmeyi pek sever. bir okuduğu kitabı ikinci kereye bitirmekten hiç haz etmez. bazı yazarların bazı şiirlerinin bazı mısraları, bu genellemeden uzak tutuluyor, tabii. ehem, daha daha. yalnızlık korkusu olmamasına karşın, yalnız kaldığı vakitlerde ruhu daralır. hafifmeşrep olmasına karşın da ciddi bir insanın hayatına ciddi bir şekilde yön vereceği günü bekler.
demişim, rütbe başvurusuna. hemen bazı ekler yapayım.
xx tüm dikkatini o anda meşgul olduğu şeye vererek elinden gelenin en mükemmelini ortaya çıkarma amacı ile bütünleşmiş bir kız. misal. bir şiiri okurken sizler, on dakika içerisinde diğer bir sayfaya geçerken bu kızımız aynı şiiri, aynı bağlamda, tam olarak yarım saatte okur. önce kelimeleri analiz eder daha sonra bunu cümleye yükseltgemeye çalışır, dörtlükler ve şiirin geneli olarak çalışmasını sonlandırdıktan sonra kelimelerin ardında yatan metaforların kendi benliğinde neye tekabül ettiğinin tartışmasını verir. ve yeterince tatmin olduğunda da, bir diğer yaprak parçasına geçer.
xx parmakları arasında hep bir tütün mamulü bulunur, demiştim. küçük yaşlarda başladı bu alışkanlığı. babası, kızı henüz üç yaşındayken dudakları arasına kıvılcımları can çekişen bir izmarit tutuşturmuş ve bunu adeta eğlenerek izlemiştir. annesi de öyle, keza.
xx içiyorum, havalıyım tavırlarından eser yoktur ve hatır sayılır derecede de ergenlikten uzaktır. gösteriş için davranış sergilemez. sigara ya da alkol kullanmak ya da bir şiiri yarım saatte bitirmek ya da çok düşünmek ya da herkes tarafından beğeni ile karşılanmak onun için gayet sıradandır ve bu kendince doğrularını insanların gözüne sokmaya çalışmaz.
xx ses tonu neredeyse büyüleyicidir. lakin kendisi pek hoş bulmaz. hatta gereğinden fazla söz sarf ettiğinde kendi sesi, yine kendi kulağını tırmalar ve insanlara işkence çektirdiğini düşünerek derhal çenesini kapar.
xx hayvanlara özel bir ilgisi vardır. karıncalar hele, en sevdiği. keyfi yerinde olduğu vakitlerde elinden geldiğince onlarla konuşmaya çalışır. küçükken karıncaları işitebildiğinden bahsetmiş ve uzunca bir süre deli muamelesi görmüştür.
xx fazlasıyla depresif takılır. dikkat çekmek ya da gözlerden uzak olmak amacı ile yapmaz ama bunu. düşüncelerinde boğulmayı, kendine vakit ayırmayı sever.
xx partiler ya da yasaklı işlerin vazgeçilmez ismidir. bir gryffindor mensubunu kıskandıracak derecede deli cesaretine sahip olduğundan bahsedilse de kendisi bunu sadece umarsızlık olarak niteler.
xx iki yüzlüdür, demiştim; ve bu huyunu da pek sevmez. derinlerde nefret dolu hisler beslediği kişinin yüzüne onu çok sevdiğini söyleyebilir. ya da canım, hayatım tarzında hitaplarda bulunabilir. lakin başka bir bağlamda delicesine bu şahsın dedikodusunu yaparak ayıbın dibine vurabilir.
xx kin besler. haddinden daha fazla besler. belleği adeta bir sonsuzluk denizi. amma ve lakin bunu bahsi geçen şahsa pek belli etmez. arkadan çevrilen bir iş, yüz yüze bir dalaşmadan çok daha cazip gelir, zira.
xx manik depresif tanısı koyulmuş kızımıza, on yaşında iken. anı anını tutmaz anlayacağınız. gülerken göz yaşlarına da boğulabilir, duygu selleri arasından güçlü bir kahkaha ile de sıyrılabilir.
xx aşka inanır. fazlasıyla inanır. sık sık da aşık olur. gerek okuduğu kitaplardaki kelimelere, gerek tanımadığı bir çocuğun saçına, gerekse ağaçtan düşen bir sonbahar yaprağına.
xx maddelerin ötesindeki güzelliği görebildiğini düşünür. bu yüzden sizinle muhatap olurken gözleriniz içine bakmaz da boşluğa odaklanır. kelimelerin dudaklarınızdan çıkış tonu, ruhunuzun tahlilini yapmasını kolaylaştırır.
xx insan sarrafı sayılmaz; ama ilk bakışta nefret ettiği birini sevemez.
xx sevmek için çok uğraştıklarını da haz etmediği tek davranış veyahut kelimeden dolayı benliğinden uzaklaştırabilir.
xx adeta bir kedi gibidir. sırnaşmayı, boş bulduğu bir yerlere kıvrılmayı pek sever.
xx içtikçe güzelleşen türdendir. zihni ne kadar bulanıksa çenesi de o kadar açıktır.
xx ve can alıcı nokta. bakire. nihahaha. gösterir; ama elletmez. elletir; ama vermez.

kurgular;;
xx ne olursanız olun, gelin. sizinle her şeye varım ben. dırım dırım.