Stuart Lchemisst Baş Seherbaz
Gerçek Adı : avşar Mesaj Sayısı : 17 Kan Durumu : kırmızı Kişisel Özelliği : gülerken maço, maçoyken gülo Rp Partneri : tek gecelik Özel Yeteneği : Metamorfmagus
| Konu: Stuart Lchemisst Cuma 15 Ağus. - 14:20:05 | |
| -Keyifli okumalar.-
Sevgili Melodie, kızım...
Geç kaldım değil mi? Baba olmaya, seni tanımaya, hayatımda var olan her şeye geç kaldım ben. Anneni ölümün pençesinden kurtaramadım mesela. Bir de seni, tanımadığım insanlara, bir kaç büyünün arkasına sığınıp teslim edişime yapılacak tek bir açıklama bile yok. Adına bahane diyebileceğin bir çok cümle sunabilirim önüne ama inan bunların nedeni sadece ben değilim. Beni sürükledikleri koşullar bunlar. Ya hayatını çalacaktım senden, ya da yalanlarla zehirleyecektim ömrünü. Anlıyorum ki daha acılı bir yol seçmişim. Beni affet. Bir gün gelecek büyüklerin dahi boylarını aşan hatalar yaptıklarını sen de kavrayacaksın güzel kızım. Sadece seni tanımak adına, kısa süre de olsa gözlerinin benim gözlerimle birleşme ihtimalini benden esirgeme Melodie. Ne kadar sürerse sürsün, seni bu mektubun yollandığı adreste bekliyor olacağım.
İmza, Baban.
İnceldiği yerden kopmalıydı bazı şeyler. Evet, belki kızını sürüklediği bu yıkıma kendi bile hazır değildi ama gerçekleşmesi gerekiyordu. Onu gördüğü andan itibaren şaha kalkan babalık güdülerini göz ardı edemez hale gelmişti. Öyle ki, Laudine ile giriştikleri o ayna görevi gördüğü oyunda bile başarısız olmuştu. Oysa kızı ve eşi hariç girdiği hiç bir oyunda yenilgiye uğramamıştı Jaiden hayatı boyunca. Olmak istediği yerde, sevdiği insanlar ve bolluk içinde sürdürdüğünü sandığı yaşamının üzerine itinayla prangalar geçiren elleri çok sonra farkettiğinde ise, yapılacak bir şey olmadığını anlamıştı. Artık gülümseyemiyordu bile. Bunun anahtarı kendinden bir parça taşıyan Melodie'nin elindeyken tüm ruhu bir ruh emici tarafından çalınıp adı unutulan, yüz yıllardır üzerine ayak basılmamış bir kasabaya hapsedilmişti sanki. Konuşma dedikleri eylemi de çoktan silmişti zihninden. Sözlerini anlamlı kılacak, yaşama dair inanç ve amaçlarını bir arada tutacak parçasının ondan nefret edişini özümsemek muggle ya da büyücü, bir çok insan için zor bir durumdu şüphesiz.
Düşünüyordu... Son zamanlarda yapabildiği şey sadece buydu. Anlamı ne kadar büyük olursa olsun başka bir bedene, başka bir ruha ait bir yaşam sürmeye gerçekten hevesli miydi? Bilmiyordu ama söz konusu Melodie olunca tüm soruların cevapları soru işareti içermiyor muydu zaten? Böyle zamanlarda sessiz bir günahmışçasına abisinin ecelinin elinden olmasına dair dualar ediyordu. Baskıdan dolayı üzerine çökecekmiş gibi hissettiği gökyüzünde, siyah bulutlara eşlik edecek yeşil renkte bir lanet, tüm sıkıntılarının eceli olabilir miydi gerçekten? Kimi kandırıyordu ki? Ne yaşanmış olursa olsun abisine hala yürekten bağlıydı ve gün gelecek onun yardakçısı değil, Krghia ailesinin reisi olacaktı. En azından buna dair içinde beslediği tutku, her çözüme ulaşabilecek bir anahtarmışçasına damarlarındaki kanı kutsuyordu.
Ölüm... Ölümü tatmak belki en kolayıydı. Sadece, geride kalanların ruhları hüzünlü bir lanete bürünürdü ve sonunda tüm evren anlamını kaybederdi. En azından eşini kaybettiğinde hissettikleri buydu. Aklına dolaşan düşünceleri kusacak bir liman ararken Esme'yi anımsadı. Yüce, becerikli ve yılların yaşlandırmakta pek de acele etmediği Esmeralda Krghia. Dost, arkadaş, kardeş... Abisinin kıymetli eşi duysa, Slavek'in süikastine nasıl tepki verirdi acaba? Aklına benzer düşünceler geldiği an yine zihnini başka bir yana odaklamaya çalıştı ve Hogwarts'taki dönemin bitmesi ile Hogsmade'e gelip buharlaştı.
Artık okulda kızını görme gibi bir ihtimalin de kalmadığını zihnine yedirerek, en azından yedirmeye çalışarak, yıllar önce kucağında, adını fısıldadığı güzel kızının şimdilerde okuldan mezun olmuş ve gerçekten bir kadın olma yolunda emin adımlarla ilerlemesine şaşırıyordu. Acaba okulu bırakmalı mıydı? Aile bağlantılarını kullanarak pekala Melodie'nin başlayacağı herhangi bir bakanlık kuruluşunda işe girebilirdi. Bunlar için elbette erkendi. Küçük kızı belki de tüccar olmayı, belki de profesör olmayı düşünüyordu. Onunla ilgili hiç bir şey bilmediği için kendine olan nefreti birkaç kat daha artan Jaiden, şimdi Grimmauld Meydanı, on üç numaradaydı. Kendisi için her zaman bir kaçış yolu olan ve bir kaç yakın dost haricinde kimsenin bilmediği o mütevazi evine ayak basmıştı sonunda. Adımlarının sabitlendiği yere baktığında, dut ağacının hayat verdiği ve yapımı için oldukça emek harcandığını bildiği merdiveni okşuyordu gözleri. Trabzanını güçlü avcu ve ona eşlik eden uzun parmakları ile kavradığında, istemsiz bir şekilde ana salon ve mutfağın ev sahipliği yaptığı kattan uzaklaşıp bir üst kata, terasa, misafir odalarına ve daha bir küçük salonun bulunduğu odaya doğru ilerleme kararı aldı. Hızlı denemeyecek bir şekilde tırmandığı merdivenin trabzanından kurtulduğunda sanki daha önceki sıcaklığı ve eşiyle küçük birer öğrenciyken burada yaptıkları kaçamakların şehvetini hissedebiliyormuş gibi havayı soludu.
İşte dudaklarının son bir kaç haftadır gülümsemeye en yakın aldığı şekil şuan yüzüne oturmuştu. Çok sürmeden bu mimik kaybolduğunda ise eski ve emektar içki dolabına yöneldi. İki bin on iki yılından kalma üzüm şarabını el yordamıyla açtı. Aynı eline kristal bir kadeh sabitleyip küçük salondaki en rahat koltuğa kuruldu. Kızını bekliyordu... Mektubunda yazdığı gibi ne kadar sürerse sürsün onu bekleyecekti. Cevapsız kalan mektubu göndereli bir haftayı biraz geçmesine rağmen umudu ilk günkünden daha fazlaydı. İroni... Zaten Melodie ile aralarındaki ilişkiye bir isim vermesi gerekse bunun adı kesinlikle ironi olurdu. Ucunda beklemeye değer biri olduğu bilindiği zamanlarda, kolay olmaz mıydı beklemek? Aynen öyle bir durum içerisinde olan Jaiden, her gün yaptığı küçük ritüele bir yenisini daha eklemek için asası ile eskiden eşinin kullandığı gümüş, antik işlemelerle çerçeve içine alınmış aynasını kendine çağırdı. Taş zeminde sürünerek tam karşısında duran ve siyah deri koltuklar, beyaz duvarlarla kontrast oluşturan gri aynaya baktı. Her gece kendine tekrarlattırarak daha da hissizleştirdiği ifadelerine kinini kustu.
-Kimsin? Sen kimsin Jaiden? Kızın bu soruyu sorduğunda ona ne cevap vereceksin? Gözlerinde sana olan nefreti gördüğünde yaşamına gerçekten devam edebilecek misin? Evet, belki onursuz bir adamsın ama kendini derecelendirirken çıtanı bu denli yukarı çekebilecek misin?
Durdu... Aslında kim olduğuna dair cevaplar aradığı aynaya şimdilerde daha fazlasını söylemişti. Kendine bile itiraf edemediği tüm gerçekleri anlatmıştı sessiz bir kapıymış gibi duran yansımasına. Gözlerinden yaşlar süzülmesine ramak kalmışken daha fazla unutmak, hissizleşmek ve bir yerlerde bir şekilde sızıp yeni güne, hatta yeni bir ömüre başlamak istiyordu. Ağzına kadar dolu olan kristal kadehi düşüncesizce dudaklarıyla buluşturdu ve tek dikişte bardaktaki, ağız buruşturan kekremsi sıvıyı boğazından aşağı akıttı. Bunu sinirden titreyen ellerinin doldurduğu ikinci bir kadeh izledi, peşi sıra üçüncüsü gelmişti... Böyle olmayacağına dair küfürler savuran büyücü, elindeki bardağı yıkıntının verdiği öfke ile karşısındaki duvara fırlattı ve parçalanışını izledi. Şimdi daha yarısına bile ulaşmamış şişeyi sağ eliyle kavrayıp dudaklarına götürdü.
Olabildiğince hızlı içiyordu... Sanki bir çocukmuş ve annesinden gizli bir şekilde içki içiyor, yakalanmak istemiyor gibiydi. Pürüzsüz ve çoğu kadına çekici gelebilecek dudaklarından çenesine, oradan da boğazına doğru süzülen içki, beyaz gömleğine ulaşmış ve onu lekelemeyi başarmıştı. Bunu pek önemsemeyen büyücü, kısa bir soluk almak adına dudaklarından ayırdığı şişeye baktı. Neredeyse yarılanmıştı...
Vücudundaki hiç bir tepkiye cevap veremiyordu şuanda. Sadece içmek, unutmak ve yeniden doğuş için yalvarmak istiyordu. Sıcak olduğunu hissettiği bir anda düşüncesizce ayağa kalkıp cüppesini ve lekelenmiş beyaz gömleğini üzerinden çıkartmıştı. Daha da rahatlamak için kemerini de bir kenara atıyordu ki göğsünden aşağı inmekte inatçı olan bir sıvı hattını da eliyle temizlemeyi başardı. Gözleri kendini, çirkinliğini ve iradesizliğini daha iyi görebilsin diye aynaya yaklaşmaya çabaladığı bir sırada, dengesini kaybetti ve az önce kurulduğu koltuğa hızlı bir düşüş yaptı. Bu kadar içki elbette onu etkileyecekti. Vücuduna ait tüm enerjinin sanki başka bir diyara çekildiği hissine, o rahatlama ve tatlı bilinçsizliğe kendini kaptırıp uykuya geçtiğinde ise dudaklarında sayıkladığı tek bir isim vardı.
-Melodie...
| |
|
George Crownie Unutturma Dairesi Başkanı
Gerçek Adı : umut. Mesaj Sayısı : 202 Kan Durumu : a rh + Taraf : own my way. Kişisel Özelliği : . cesur. Rp Partneri : val. Özel Yeteneği : animagus (kurt) Evcil Hayvan : bukalemun
| Konu: Geri: Stuart Lchemisst Cuma 15 Ağus. - 14:40:59 | |
| Rol Puanınız : 91 AteşOku RPG'ye Hoşgeldiniz. Keyifli Roller dileriz. | |
|