Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Merhaba

Foruma Hoşgeldiniz

Kayıt Olduktan Sonra Rütbe Seçmelisiniz. Ve Daha sonra Lejant Oluşturmalısınız;
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Endless Dream

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lynette Heloise Sneaux
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Lynette Heloise Sneaux


Gerçek Adı : merve
Mesaj Sayısı : 107
Kan Durumu : safkan
Taraf : reene
Kişisel Özelliği : adeta bir doutzen
Rp Partneri : vasile, beyim.
Özel Yeteneği : . Metamorfmagus

Endless Dream Empty
MesajKonu: Endless Dream   Endless Dream Icon_minitimePerş. 14 Ağus. - 21:30:29


you gave up on me
a broken heart and eventually
for what ıt's worth
I gıve you my apologıes


Lynette ve Vasile kendilerini bekleyen mucize dolu bir aşka doğru yelken açıyorlar, her ne kadar Vasile bu durumdan huzursuz olsa da Lynette kalbini çoktan büyücüye kaptırmış durumda. İleride evliliğe kadar ilerleyecek olan bu ilişki, henüz filizlenen bir tohumdan ibaret olsa da her ikisi de birbirine karşı yoğun duygular besliyor.

M E V S İ M = İlkbahar
H A V A = Güneşli fakat serin
T A R İ H = 21 Nisan, 2077
15.30 suları




starship ranger becky , @ atf


En son Lynette Heloise Sneaux tarafından Cuma 15 Ağus. - 23:39:34 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lynette Heloise Sneaux
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Lynette Heloise Sneaux


Gerçek Adı : merve
Mesaj Sayısı : 107
Kan Durumu : safkan
Taraf : reene
Kişisel Özelliği : adeta bir doutzen
Rp Partneri : vasile, beyim.
Özel Yeteneği : . Metamorfmagus

Endless Dream Empty
MesajKonu: Geri: Endless Dream   Endless Dream Icon_minitimePerş. 14 Ağus. - 23:12:56



”Lynette, kalk! Lynette kalkar mısın?! LYNETTE SANA SÖYLÜYORUM KALK ÇOK ÖNEMLİ BİR ŞEY SÖYLEMEM GEREK! Lynette. Hadi! Uyan artık!” Ellerini üzerinden çekmeye bir nebze niyeti olamayan cadı durmadan bağırdıkça Lynette’in kulaklarında devasa depremler yaşanmakla kalmıyor adeta volkanlar patlıyordu. Durmadan sarsarak kaldırmaya uğraşan cadı Lynette’i ellerinden çekerek yatakta doğrultmaya çalışsa da nafile, Lynette bir türlü güzelim uykusunu bölerek kalkmak istemiyor aksine uyuyabilmek için çırpınıyor da çırpınıyordu. Gözlerini inatla kapayarak ağzından alevler çıkarcasına ”Ne var baş belası ne istiyorsun benden ne?! diye bağırdı ve Marylinne aptalınının üzerinden çekmek bilmediği elleri bir çırpıda bedeninden ayırdı. “Gerizekalı kalk hadi çok sevineceğin müthiş bir haber diyorum sana ya aç şu gözlerini artık beyinsiz aç!” Sabrını sınayan bu beyinsiz cadıya haddini bildirmek gerektiğini çok önceden anlamıştı anlamasına aa içindeki o muazzam merhamet daha baskın çıkarak şu cadıya acımış Maryl bir şekilde canını kurtarmıştı. Daha fazla bu işkenceye dayanamayacağını anlayan Lynette, gözlerini açmaya çalıştı ancak gözleri öylesine acıyordu ki kırpmaya başladı. Sabahları gerçekten agresif biri olarak uyanıyordu evet ama üzerine bir de zorla uyandırılmak eklenince feci bir baş ağrısıyla başlıyordu gününe. Beynini mengenenin arasına sıkıştırmışlarcasına dayanılmayacak bir ağrıyla karşılaştı yine ve elleriyle başını ovarak yatağında doğruldu. Alev saçan masmavi gözlerini Maryl’in gözlerine dikti ve saldırgan bir duruşla ”Kalktım, evet bekliyorum yine ne saçmalayacaksın acaba. Bana bak Maryl, şimdiden söylüyorum eğer saçma sapan bir şey yüzünden şu güzelim uykumu mahvettiysen elimden çekeceğin var demektir. Şimdi söyle, ne var? Niye sıçtın uykumun içine?” söylendi. Karşısındaki sarışının gerçekten müthiş önemli şeyler söylemesi gerekiyordu aksi takdirde sonu kötü olacaktı. Gözlerindeki dehşet Maryl’i ürkütmüş olmalıydı ki cadı konuşmaya başladığında yüzünde şaşkınlık ifadesi belirmişti ve boğazını temizlediğinde ufak bir hıçkırık oluşmuştu. ”Sakin ol Lynn, yatağımın başında dır dır konuşan kaltaklar yüzünden uykumdan oldum ben de, başta ne dediklerini pek anlayamamıştım ama öyle çok cırlıyorlardı ki sonunda anlamamak için senin gibi sığır olmak gerekirdi! Sabahın köründe neden uyandıklarını ben de henüz anlamış değilim aslınd..” Lynette gittikçe sabırsızlanıyor şu aptalın ağzından gerçek bir haber duyabilmeyi istiyordu. Ellerini yüzünde birleştirdi ve cadının sözünü keserek ”Lanet olsun şu önemli olan neyse söyler misin artık!” dedi. Cadı dudaklarını araladığında aptalca gülümsüyordu bir anda yatağın üzerinde ayağa kalktı ve ”Vasile buradaymış! Bu sabah gelmiş, en sonuncu kaltağı hatırlıyor musun, esmer bir salak vardı, o söyledi ondan duydum!” Nutku tutulan Lynette, hayretler içinde kalmıştı. Böyle bir haberi ne duymak istiyordu ne de karşı karşıya gelmek. Vasile… Burada. Ait olduğu yerde.” diye geçirdi içinden. ”Maryl, beni yalnız bırakır mısın, lütfen.” dediğinde cadının az evvelki heyecanının yerini hüzne kapladığını anladı ve umursamadı. Ellerini Lynette’in ellerine uzatan cadıyı görmezden geldi ve sırtını dönerek yatağına yattı tekrar. Daha fazla sabrını zorlayacak olursa gerçekten katliam çıkacaktı. Yastığını sıkıca sardı elleriyle ve başını örtüsünün altına gizledi. Ağlayacak mıydı yine, güçsüzlüğünü bu kadar belli mi edecekti? Elbette hayır, sadece yarım kalan uykusuna kaldığı yerden devam edecekti. Gözlerini sımsıkı kapattığında mavi gözler beliriyordu daha fazla katlanamadı ve açtı bu sefer ellerini gördü, ona dokunan hatta iki yıl önce astronomi kulesinde boynuna sardığı ellerini. Kuleye her gittiğinde o geceye dönüyordu sırf bu yüzden astronomiyle ilgili olan her şeyden nefret ediyordu. Kindar biriydi ve onu reddetmiş olduğu düşüncesine bile katlanamıyordu. Dizlerini karnına çekerek cenin pozisyonunu aldı ve gözlerini tekrar kapattı. Hatırlamaya çalışıyordu bu sefer, uzun bir süre boyunca uzaktan izlediği büyücünün yüz hatlarını gözünün önünde belirmesi için uğraşıyordu. Platonik kalmıştı aylar boyunca, bir kez sadece bir kez ona açılır gibi olduğunda geri çevrilmişti. Başka biri olsaydı yine yapardı diyerek reddedilmişti. Bunu iki yıl boyunca katiyen unutamamış aksine her ay, her gün, her dakika hafızasına kazıyarak hatırlamaya çalışmıştı.

Ani bir kararla yataktan kalktığında kendini berbat bir güne uyanmış olsa da gününün güzel geçebilmesi için içinden ufak bir dilek diledi. Yüzünü yıkadıktan sonra aynaya baktığında eskiden kalmış kızıl saçlarına ilişti gözleri, o geceden sonra iki yıldır daima tazeliyordu kızılı, aslında sarışındı fakat o gece Vasile gözlerini saçlarından ayıramadığı için -en azından Lynette öyle düşündüğü için- kızıl olarak kalmasını istemişti. Vasile, hayatının merkezini oluşturuyor muydu gerçekten? Bunu kabul etmeyi asla istemiyordu fakat ister istemez o adam hayatının odak noktasıydı. Yıllardır, değişmeyen tek şey buydu belki de. Cübbesini kolundan geçirirken aklında hala masmavi gözler vardı. Saçlarını salık bıraktı ve her zamanki gibi bir okul günü daha başlıyordu. Fakat bugün her zamankinden biraz farklı sayılabilirdi, nihayetinde okula eskiden kalma bir misafir uğramıştı ve onunla karşılaşmamak için elinden geleni yapacaktı. Kendisine her şeyin iyi olacağını söyleyerek kahvaltıya doğru adımlarını atmaya başladı. Salona indiğinde gözleri Vasile’yi arıyordu fakat kendisi bundan olabildiğince habersiz olmak istiyordu. Dudaklarını ısırdı ve karşısında gördüğü büyücünün gözlerine kilitlenebilmek için bütün dünyayı ayağının altına alacağını düşündü içinden. Kalbi huysuzlanmıştı ve uzun bir süreden sonra ilk defa heyecanla atıyor adeta gürlüyordu. Yerinden çıkacakmışçasına atan bu kalp ne kadar duygu seline boğuluyor olsa da, Vasile için de o kadar önemsizdi. Daha sonra kendisine ihanet ettiği gerekçesiyle gözlerini Maryl’in olduğu yere doğrulttu ve usul usul ilerleyerek bugünün çabucak bitmesini diledi. Cadıların yanında oturdukça huzursuzlaşıyordu. Bir an önce Vasile’nin yanına gitmeyi ve bütün zamanın durmasını istediğinde kendinden utandı. Gözlerini masaya devirerek içinden gelmemesine rağmen kahvaltısına yöneldi. Onun olmadığı her yer şu an gidilmesi gereken yerlerin başını çekiyordu. Derslerden bunalmış bir cadının kendini atabileceği en alakasız yer kütüphane olsa da ayakları cadıyı oraya götürdü ve kitapların arasında kafasını dinleyebileceğini inanarak her şeyden uzaklaşmak istiyordu. Beyni ona oyunlar oynuyordu adeta, aslında o da her başı sıkıştığında kütüphaneye kendini attığını adı gibi biliyordu. Vasile dahildi buna, o da biliyordu. İçten içe kin tutuyor olsa da bu ayrıntıyı görmezden gelerek ayaklarına güvendi ve her adımında biraz daha kütüphaneye yaklaşıyordu. Koridorları arşınlayan her adımında kalbi yine huysuzlanmaya başlıyor ve koridorlarda yankılanırcasına atıyordu. Bu canını acıtıyordu, kabullenmek istemedikçe üzerine gelen bu hislerin her biri cadıya tokat misali yüzüne çarpıyordu ve yüzleşmek zorunda kaldığı her bir anı beyninde can buluyordu. Gözlerini devirerek kütüphanenin kapısına geldi ve masalardan birine doğru ilerledi. Dalgınlıktan elinde olduğunu bile unuttuğu tılsım ödevini masanın üzerine bıraktı ve ellerini masanın üzerine destek yaparak başını ellerinin üzerine koydu. Olacaklardan habersiz bir şekilde heyecanın seline kapılmayı delicesine isterken, içinde büyüttüğü nefretini hatırladı. Ne kadar da yeniydi her şey, onu tanıdığı ilk gün, gözlerine dalıp gittiği ilk an, onunla geçirdiği ilk gece… Her biri şerit misali gözlerinin önünden geçerken kalbi kaldığı yerden hızlıca atmaya devam ediyordu. Gözlerinden dökülmeye yüz tutmuş sicimleri olabildiğince engellemeye çalışarak kendine gelmeye çabaladı. Ellerini masanın üzerinden çekti ve tılsım ödevine ilişen gözleri sayfaların üzerinde gezinmeye başlıyordu. Her büyü kelimesi onu çağrıştırıyor, her harfte onun adını görüyordu. Bu denli aşık mıydı ona, yoksa onun da dediği gibi “yanılsama” mıydı her şey? Bir anda ağzından “Evet gerizekalı, her şey yanılsamaydı yanılsaya yanılsaya aşık oldum ben sana, dünyadaki tek yanılsama sendin ben de sana yanılsadım beyins…” diyordu ki bir anda kütüphanenin kapısı aralandı. İçeriye henüz adımını atmamış olan her kimse, ya Vasile olmalıydı ya da defolup gitmeliydi! Sonra hayır diye geçirdi içinden, “Ben buraya ondan kaçmak için geldim, o buraya gelirse sıçtım demektir!” diye geçirdi ve kalbi hıphızlı atmaya başlamışken korktuğunun başına gelmemesi için olabildiğince dua etti.




Kod:

[color=#663333]  [/color]






Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vasile Vaduva
Tılsım Profesörü
Tılsım Profesörü
Vasile Vaduva


Gerçek Adı : Tugi
Mesaj Sayısı : 55
Kan Durumu : Safkan
Taraf : Maradh
Kişisel Özelliği : Soğuk Nevale
Rp Partneri : lynette, hatunum.
Özel Yeteneği : Çatalağız
Evcil Hayvan : Baykuş, Loki.

Endless Dream Empty
MesajKonu: Geri: Endless Dream   Endless Dream Icon_minitimeCuma 15 Ağus. - 1:00:20



“Ben çıkıyorum, Vasila ufaklıklarına söylememi istediğin bir şey var mı?” İkizinin dudaklarına yerleşen fazlasıyla şirin ifade gelecek lafı tahmin etmesini sağlamıştı çoktan. Asasını çekip o kızdan bahsetmemesini tıslasa da Vasila tabii ki ondan korkmuyor, gülümseyerek başını yana yatırdı. “Seninkini benim yerime de öp. Tabii benim öpebileceğim şekilde olacağını sanmıyorum ama.” Genç adam gözlerini devirerek asasını kıza hafifçe sallamış, ikizi hafif acıyla gözlerini devirdiğinde usulca güldü. Saçlarını ve üstünü aynadan son kez kontrol ettikten sonra gömleğinin belini düzeltmiş, kemerini de bir delik daha sıktıktan sonra bir kez daha kendisini süzdü. “Güzel oldun, güzel. Kızların aklını başından alacaksın.” Vasile bir kez daha gözlerini devirmiş, o güzel ağzını şimdi kapatmazsa canına okuyacağını mırıldansa da gülerek omzunu silkti. “Kız kalbini çalmış senin-” Üzerine yürüyen genç adamla neşeli bir kahkaha daha atmış, ikisi adamın yatağına düştüler. Vasila alıştırmalarını üzerinde yapmamasını bağırarak genç adamın gıdıklayan ellerinden kaçmaya çalışsa da başarısız olmuş, neşeli kahkahası odada yankılandı. O sırada kapı açılırken babaları sinirli bir ifadeyle odaya daldı. Kaşlarını çatarak ona dönen ikiliye bakarken ne halt yediklerini sormuş, Vasile suratına maskesi olmuş olan sakin ifadesini yerleştirerek ayağa kalktı. “Sadece Vasila'yı cezalandırıyordum, baba. Ama onun eğlendiğini görmemek için kör olmak gerekir.” Adam sinirli bir tokat savururken, onunla bir daha dalga geçmemesini bağırmış, odadan çıktığında Vasila sessiz kalmasını bilecek kadar ikizini tanıyor, yutkundu. “Piç herif.” Bu iki kelime sanki ona en büyük rahatlığı sağlamışçasına gülümseyerek ikizine döndü. Kızın endişeli yüzüne bakıp iyi olduğunu söyledikten sonra hızlı adımlarla odasından çıkıp aşağıya indi. Masaya bıraktığı saatin mavi mavi parladığını gördükten sonra usulca Vasila'ya akşam görüşeceklerini mırıldanıp saate uzandı. Birkaç saniye içinde helezonik boşluğa düşmüş, gözlerini kapattı.

Saçlarını usulca okşayan rüzgarı hissettiğinde usulca üzerini düzeltirken, Hogwarts'ın dışındaki noktaya başarıyla gelmiş, ilerideki kapıya bir bakış atıp yürümeye başladı. Koskoca alanda belirebileceği gerçekten küçük bir alan vardı ve bunu tutturmak bile kendisiyle gurur duymasına sebep olmuştu. Sonunda kapıya ulaştığında sessiz adımları eski yuvasıyla kavuşmasına eşlik etti. Burayı her zaman sevmişti. Hayatının en önemli yıllarını bu taş binada geçirmişti. Belki de en güzel yıllarını. Vasila ile ikisine Romanya'nın aksine tam bir ev olmuştu. O bu eve pek iyi davranmamıştı belki. Sürekli insanları birbirine düşürmüş, dedikodular yaymış, amacına başarıyla ulaşmıştı. Yapabildiği kadar çok insanı küstürmüştü ve bununla gurur duyuyordu. Babasının yolundan ilerliyordu genç adam gururla. Mavi bakışları gittikçe buz keserken, o gelecekte kendisini görebiliyordu. Hizmet ettiği karanlıkta önemli bir yeri olacaktı, olmak zorundaydı. Vasila ile planlamışlardı her şeyi yıllar önceden. Ve tıkır tıkır işliyordu planları. Bugün tılsım profesörlüğü başvurusu hakkında konuşmak için gelmişti buraya. Önce müdürle konuşacak, sonra eski tanıdıklarla biraz zaman geçirecekti. Arkadaş diyemiyordu onlar için. Hiçbir zaman arkadaşı olmamıştı bu binanın içinde. Kimseyle doyasıya eğlenememiş, kimseye güvenememişti. Ve en doğrusunu yaptığının farkındaydı genç adam. O Vasile Vaduva idi. Köklü Vaduva ailesinin biricik ve gurur duyulan oğlu. İkizinin aksine bir hata değildi. Her ne kadar Vasile öyle düşünmese de, Vasila başlı başına bir hataydı. Zayıf, neşeli ve hayat doluydu. Bir insan olmayı seçmişti o Vasile'nin aksine. Bedenini ve ruhunu amacı uğruna satmayacaktı. Ama Vasile onun kendisine yardım edeceğini biliyordu. Ve bundan tamamıyla emindi. Vasila'sı onu asla yarı yolda bırakmazdı. Düşüncelerine dalmış yürürken çoktan binaya girmişti. Ve birkaç kızla karşılaşmıştı bile. Mathilda ile Simone'a takıldı gözleri. İkisiyle de sıcak bir geçmişi vardı. Ve kızlar gerçekten onun için çalışıyordu. Mezun olmasının üstünden iki sene geçmesine rağmen, grubunun kendisini aratmadığını duymuştu. Bundan memnundu ve ikisine biraz olsun şirin görünmesi gerektiğini biliyordu. “Mathilda, tatlım görmeyeli fazlasıyla güzelleşmişsin.” Kız heyecanla ona dönüp boynuna atılırken, Vasile suratını buruşturduğunu gizlemeye çalışarak kızın sarılışına izin verdi. Ardından sessizce geri çekilecek olsa da dudaklarına kapanan dolgun dudaklarla yerinde kaldı. Kız gerçekten ateş gibi yanıyordu. Eğer biraz ısrar etse orada genç adamla beraber olmayı kabul edebilirdi belki. “Reşit olduğumu unutuyorsun. Başımın belaya girmesini istemeyiz değil mi?” Kız buna inanmış gibi görünse de geri çekilmek istemiyordu belli ki. Usulca dudaklarını ısırıp gülümsedi. Vasile kendisini bir çabayla geri çektikten sonra kulağına yaklaşıp fısıldadı. “Vasile Vaduva'nın okula adım attığını duymayan kimsenin kalmamasını istiyorum. Bugün sizinleyim.” Kız başını sallayarak genç adama kısacık bir öpücük daha verirken, geri çekilip Simone'a gelmesini söyleyerek zindanlara doğru yürüdü. Vasile kendisine bakan Simone'a göz kırpıp merdivenlere ilerledi.

Sonunda konuşmasını memnun kaldığı bir şekilde tamamlamış halde müdür odasından çıkarken, etrafına bakındı. Koridorlar havaların yavaş yavaş ısınması nedeniyle bomboştu. Ardından kolundaki saate bir bakış attı. Ah, doğru. Kahvaltı saatindeydiler. Ve genç adam evden sinirle bir şey yemeden çıkmıştı. Adımları aç karnının emrine uyarak Büyük Salon'a inerken, etrafta gördüğü birkaç simaya elini kaldırarak hafifçe selam vermiş, yanına gelen Mathilda'nın beline sarılıp yanında yürüttü. İkisi Mathilda'nın anlatacak bir şeyler bulduğu bir süre boyunca yürümüşler, sonunda büyük salona girdiklerinde gördüğü grubuna elini kaldırdı. Aaron ayağa kalkıp yanına gelirken, iki genç adam birbirlerine sarılmış, Vasile grupta arkadaşı sayılabilecek olan tek kişiye sarıldı. 7 yıl boyunca aynı odayı paylaşmışlardı. Bazen beraber içip sarhoş olmuşlar, birkaç kız üstüne iddiaya girmişlerdi. Lynette üzerinde iddiaya girme isteğini reddettiğinde adam ona imalı bir bakış atmış, beklediğinin aksine kimseye tek laf etmemişti. Bu yüzden eğer birine güvenmesini isteseler bu Aaron olurdu kesinlikle. Mathilda'yı geride bırakıp genç adamla beraber masaya oturdu. Onu tanıyanlar usulca selam verse de bir tepki vermemiş, kendisine ayrılan yere oturup tabağında beliren omlete eğildi. “Çocuklar, gerçekten açım. Sağlıklı düşünecek kadar yedikten sonra size döneceğim.” Bugün kurduğu en samimi cümle bu olmuştu. Ve şu an midesi zil çalıyor, mantıklı düşünmesine engel oluyordu. Omletinden büyük bir parçayı yedikten sonra duyduğu sessiz ıslıkla karşısındaki çocuğa döndü. “Şu hatunun yatağıma gelmesi için her şeyi yapardım be başkan.” Slytherinde hangi kızın bu çirkin lafa maruz kaldığını görmek için başını çevirirken, karşısında kızıl saçlı cadıyı bulmuş, sessizce yutkundu. Kız onu en son gördüğündeki gibi kızıldı. Ve ona gerçekten yakışıyordu bu saç. Az önce zevzeklik yapan çocuğa dönerek ters bir bakış attığında çocuk kendisine mi ayırdığını sormuş, Vasile kendisinden iğrenerek güzel parça olduğunu söylediğinde onayladı. “O zaman senindir, başkan. Henüz senin kızını almayı deneyecek kadar delirmedim.” Vasile başını sallayarak bakışlarını yeniden Lynette'e çevirmiş, kızla gözgöze geldiğinde iç çekti. Hala çok güzeldi. Hatta iki sene öncesine kıyasla çok daha güzelleşmişti. Boyu uzamış, beli daha da incelmiş güzelliği daha da oturmuştu yüzüne. “Aşık olmayacaksın değil mi başkan?” Bu başkan lafına gerçekten sinir oluyordu ve Aaron sanki onun inadına her cümlede bunu kullanmaktan çekinmiyordu. Gözlerini devirerek saçmalamamasını homurdandı. “Benim aşık olacağım kız daha doğmadı oğlum, kimle konuştuğunu sanıyorsun.” Masadaki gülüşlere eşlik ederken kız birkaç dakika boyunca kahvaltısıyla oyalandıktan sonra ayağa kalkıp salondan çıktı. “Kız sana posta koydu başkan.” Vasile sinirli bir gülüşle ona daha sonra bunun hesabını soracağını mırıldanarak kahvaltısına dönerken etrafındaki sohbet de canlanmış, çatalıyla omletten bir parça daha aldı.

Adımları kızı bulabileceğine emin olduğu tek yere giderken, istemsizce saçlarını bir kez daha eliyle karıştırdı. Kıza hoş görünmek istediği falan olmadığını mırıldanıyordu kendisine. Aradan iki koca yıl geçmişti. Büyük ihtimalle kız çoktan onu unutmuş, Vasile'nin içten içe gebertmeyi istediği oğlanlardan biriyle takılıyordu. Sonunda kütüphanenin kapısına geldiğinde derin bir nefes alıp kapıyı araladı. “Evet gerizekalı, her şey yanılsamaydı yanılsaya yanılsaya aşık oldum ben sana, dünyadaki tek yanılsama sendin ben de sana yanılsadım beyins…” Kapının gıcırtısı kulaklara duyulur olduğunda kızın sesi de kesilmişti. Usulca güldü genç adam. Onu bu kadar sinirlendiren erkeği tebrik etmek isteyerek usul adımlarla içeriye girdi. Şimdi onun yanına gitmeyecekti. Aksine boş bulunduğu anı seçecek, hiç beklemediği bir anda yaklaşacaktı yanına. Aksi takdirde sıkı bir darbe alacağına emindi. Adımları rafların arasında yürürken, kızı görebiliyordu. Gerilmişti. Gelenin kim olduğunu merak ediyordu haklı bir sebeple. Vasile nasıl onu tanıyorsa, o da Vasile'yi tanımaya başlamış olmalıydı. Yanına uğramadan rahat edemeyeceğini bilmeliydi. Kızla uğraşmadan, dalgasını geçmeden hatta mümkünse bir öpücüğünü almadan gitmeyeceğini düşünebilmeliydi. Kızıl saçlı kız dayanamayarak raflara doğru bir bakış atarken kimseyi göremediğinde bir nebze rahatlayarak önüne dönmüş, ödevini incelemeye devam etti. Tam sırasıydı kıza yaklaşmasının. Sessiz adımlarla kızın bulunduğu yere ilerlerken, neredeyse hiçbir ses çıkarmıyordu. Çıkardığı hafif ses ise belli ki kızı daldığı derin düşüncelerden ayırmaya yetmiyordu. Elini kızın omuzlarına koyup başını kızın yanından uzatarak ödeve bir bakış attı. Masadaki tüy kalemi sözsüz bir büyüyle eline çağırıp, yanlış yazdığı büyüyü düzeltti düzgün yazısıyla. Sesini çıkarmadan hızlıca incelemesine rağmen görebildiği bir çok hatayı hızlı hareketlerle düzeltip kalemi aldığı yere bıraktı. "Bu ödevi bana getirseydin ifritten fazlasını bu güzelliğe bile vermezdim." Hafifçe sırıtarak raflarda gözüne çarpan tılsım kitabını çağırmış, masadaki diğer kitapların üstüne bırakıp hızlı bir ayraç büyüsüyle kızın işine yarayacak sayfaları ayırdı. "Umarım profesöre bahsetmezsin. Beni Romanya'da bile bulup öldürebileceğine şüphem yok."

Vasile; #57405A

rp out:
vasile ne giydi?:



En son Vasile Vaduva tarafından Ptsi 18 Ağus. - 2:13:09 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lynette Heloise Sneaux
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Lynette Heloise Sneaux


Gerçek Adı : merve
Mesaj Sayısı : 107
Kan Durumu : safkan
Taraf : reene
Kişisel Özelliği : adeta bir doutzen
Rp Partneri : vasile, beyim.
Özel Yeteneği : . Metamorfmagus

Endless Dream Empty
MesajKonu: Geri: Endless Dream   Endless Dream Icon_minitimeCuma 15 Ağus. - 13:19:15



Daha fazla bu oyunu sürdüremeyeceğini anlayan Lynette, dalgınlığı bir yana bırakarak kendine gelmesi gerektiğini düşündüğünde her şey için çok geçti. Güne gözünü açtığından beri tatsızlıklar silsilesi cadının eteğini bırakmıyor aksine her şeyi daha fazla zorluyordu. Cübbesinin hareket ettikçe ortaya çıkardığı ses dışında kütüphanede çıt çıkmıyordu ve bu onu fazlasıyla ürkütüyordu. Buraya kafa dinlemek bahanesiyle gelmiş olmasına rağmen kendinden kaçamamıştı, garip olan aslında tam olarak buydu, Vasile’den kaçmak bir yana kendisinden bir türlü kurtulamadığı için sessizliği bile onu boğuyordu. Kalbinin her atağında boğazında bir şeyler düğümleniyordu. Ciğerlerine çektiği birbiri arkasına sıralanan nefesi, onu adeta yakıyordu. Öksürerek boğazını temizlediği anda omzuna dokunan el ile irkildi. Zarif parmakların dolandığı narin omzunda, sıcacık bir dokunuşu hissetmemesi için aptal olması gerekirdi. Kafasını bir an bile olsa kaldırmadan omzunun üzerinde hissettiği nefesi dinliyordu, tatlı ve bir o kadar da sessiz, Vasile anlatan tanımın ta kendisi. Öfkeyle tıka basa dolmuş olsa bile, onun nefesini duyduğu an içinde biriktirdiği bütün kin, kütüphanenin duvarlarına dağılarak yok olmuştu sanki. Gözlerini bu bir erkeğe nazaran olabildiğince kibar duran ellerin hareketlerine odaklamıştı, kalemi her oynattığında Lynette’in nefes alış verişleri hızlanıyor, korkusundan ne yapacağını şaşırıyordu. İçten içe kendini bırakmaması gerektiğini tekrar ediyorken kinle doldurması gereken kalbi, öyle hızlı atıyordu ki neredeyse bütün Hogwarts şu an Lynette’in kalbinin gürültüsüyle çınlıyordu. Midesinde oluşan kasılmalar heyecanını ele veriyor gibi görünse de kendine olan güvenini öne sürdü ve Vasile’nin alaycı gülüşlerine ve konuşmalarına karşılık verebilmek için oturuşunu dikleştirdi sırtını sandalyeye iyice yasladı ellerini kucağında birleştirdi boğazını tekrar temizleyerek sesinin çatallaşmamasını aksine bol özgüven içeren bir nidayla çıkmasını diledi. Bu ukala herife karşı artık gardını almalıydı. “Ellerinin ödevimin üzerinde dolanmasına izin verdiğimi hatırlamıyorum. Yanlışlıkların her biri de beni ilgilendirir, boşuna zahmet etmeni istemezdim açıkçası.” Masanın üzerine yığılan kitapların her birine tiksinircesine baktı ve dirayetli olabilmek için kendisine birtakım öğütler vermeye başladı, “Sakin ol Lynette, güçlü olduğunu göstermelisin, bir kez daha küçük düşmeyeceksin.” kendi kendisiyle konuşmayı da şu aralar adet edinmişti. Derin derin nefes aldığı her saniye Vasile’nin tanıdık kokusunu içine çekiyor ve bu Lynette’e öyle çok acı veriyordu ki. Okuldan mezun olduğu günden sonra Lynette ona bu denli aşık olacağını hiçbir zaman düşünmemiş aksine nefretle dolacağını düşünerek bir an olsun ona karşı savunmasız düşmeyeceğine karar vermişti. Kokusu dahi cadının içini yakmaya yetiyordu, sırf bu yüzden bile olsa Lynette ona karşı bu kez pes etmeyecek ne pahasına olursa olsun ona beslediği kinini kusacaktı. Sonunda onu tekrar kaybetmek bile olsa. Ellerini masanın üzerine koyarak destek aldı ve olabildiğince dikkatli bir şekilde ayağa kalktı. Oturduğu için hafifçe yukarı kalkan eteğini çekiştirdi ve daha sonra cübbesini de seri biçimde düzeltti. Kollarını göğsünde çapraz olarak birleştirdi ve korkusuzca parlayan adeta alev almış gözlerini Vasile’nin gözlerine dikti. Beyninden geçirdiği düşüncelerin her birini utanarak saklamaya çalışıyor olsa da, sergilediği bu güven dolu tavırlar onu ele vermekten sakınıyordu, ”Buradayım işte, karşındayım. Sen istesen de istemesen de seni severek geçirdim belki günlerimi. Hiçe saymış olsan bile, buradayım işte. Senden hiçbir şey beklemeyerek aksine sana karşı tükenmez bir nefret besleyerek karşındayım…” daldığı gözlerde beliren sabırsız duruş silkinerek kendine gelmesini sağladı ve büyücünün dudaklarında beliren o aptal gülümseme yerini baskın bir sessizliğe bırakmıştı. Konuşmasını beklediği gayet açıktı, dudaklarını hafifçe yukarı kaldırarak umursamaz bir gülüş takıntı ve “Ayaklarının seni kütüphaneye kadar getirmesindeki etkenleri fazlasıyla merak ediyorum açıkçası. Ha, aslında Hogwarts’a kadar gelmendeki sebepler daha ilgi çekici gibi görünüyor.” dedi. içindeki fırtınalı patlamaları gizlemeyi elinden geldiğince iyi bir performans sergileyerek başaran cadı, elleriyle gözlerinin önüne inen perçemlerini arkaya attı ve umursamaz tavırlarına ara vermeden devam etti. Gözlerinin içindeki parıltı heyecanını açık açık gözler önüne seriyordu fakat cadı her şeye rağmen kendisini şu ana dek başarılı sayıyordu. “Yılanlarının ortalığı nasıl karıştırdığını mı görmeye geldin yoksa, şayet bunun için geldiysen ben sana rapor verebilirim elimden geldiği kadarıyla. Sürtüklerin, hufflepuff binasının aptallarıyla dahi yatıyor asillik ve asırlardır süregelen aşağılık görmelerin çoğu geride kalmış gibi görünüyor. Gerçi bu sadece kendini gerçekten slytherin hissedenler için geçerli olan bir şeydi, kendinden başkasını görmeyenler… Narsistçe, fakat olması gereken.” Çenesi yine açılmıştı, susacağa benzemiyordu ve sürtüklerin kelimesini öyle bastırarak söylemişti ki Vasile bile bu durumdan rahatsız olmuştu. Kendini masaya yasladı ve içinde biriktirdiği ne kadar şey varsa kusmaya yeltenerek konuşmasını sürdürdü. “Aslına bakarsan iki yıl içinde çok şey değişti Vasile, safkan kanın asilliğine inandırmaya çalıştığın her cadı ve büyücü kendini başka şeylere vererek bunu unuttu. Benim de hoşuma gitmiyor ama gel gör senin kadar ikna edici değilim bu konuda…” dedi ve tıslayarak en acı cümleleriyle Vasile’ye saldırmaya başladı “Zaaflarını kullanarak ya da onlarla aynı yatağa girerek bir şeyleri elde etmeye çalışmadım. Propagandamı yaptım yapabildiğimce, gizliden gizliye elbette. Ancak, senin sürtüklerin ve embesillerin bir halta yaramadı. “ Tokatlarcasına ardını arkasını düşünmeden konuşuyordu ve her ağzından dökülen kelimede içine huzur yayılıyordu. Dolup taşan her cümle Lynette’i iki yıl boyunca o kadar yaralamış ve kanatmıştı ki, pıhtılaşan her yara eninde sonunda tekrar kanayarak bir türlü durulmamıştı. Şimdi ise bütün yaralar teker teker kayboluyor, bedeni adeta huzura uzanıyordu.




rp out:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vasile Vaduva
Tılsım Profesörü
Tılsım Profesörü
Vasile Vaduva


Gerçek Adı : Tugi
Mesaj Sayısı : 55
Kan Durumu : Safkan
Taraf : Maradh
Kişisel Özelliği : Soğuk Nevale
Rp Partneri : lynette, hatunum.
Özel Yeteneği : Çatalağız
Evcil Hayvan : Baykuş, Loki.

Endless Dream Empty
MesajKonu: Geri: Endless Dream   Endless Dream Icon_minitimeSalı 19 Ağus. - 18:57:50



Kızın sinirli sözleri ne kadar saklamaya çalışsa da kızgınlığını ele veriyordu. Kitapları bakışlarıyla yakmak istiyormuşçasına bakarken, Vasile usulca geri çekilip sessizce gülümsedi. Kız iki yılda tam bir yılan olmuştu doğrusu. Bakışları kızın masaya dayadığı ellerine döndü. Ayağa kalkıp üzerini temizledikten sonra ateşle parıldayan gözleri sırtını raflara dayayıp gülümseyen adama çevrildi. Kızı boydan süzüp bakışlarını gözlerine çevirdi. Uzun süren sessizlik gülümsemesini yavaşça yok etmiş, sabırsız bir ifadeye çevirmişti. Kızın konuşmasını merakla bekliyordu. Nasıl nefret kusacağını, canını yakmaya çalışacağını merak ediyordu doğrusu. Genç adam Romanya'da geçirdiği iki yılın ardından tam anlamıyla buz tutmuştu. Okulda nadiren ortaya çıkan duyguları evde babasının bakışları altında tamamen silinmiş, kimseyi düşünmez hala gelmişti. Sadece hedefine yer vardı onun hayatında. Kendisine hayatını adadığı karanlıkta iyi bir yer sağlamaktı nihai amacı. Ve gözü bundan başka bir şey görmüyordu. Ne karşısında kendisine kızgınlık ve nefretle bakan kızı, ne de şiddetten kaçınmayan babasını. Derin bir nefes aldı düşüncelerinden sıyrılmak umuduyla. Başarısız olacağı kesindi aslında. Düşünceler yine beynini sarıp yoracakken kız cümlelerine devam etti. Umursamaz görünmeye çalışan ifadesi ve gülüşü buna işaretti. İki sinirli cümleden sonra sanki çok yorulmuşçasına perçemlerini arkaya attı. Vasile ne kadar belli etmese de eğleniyordu. İnsanların sinirli olmasına bayılırdı ve kızda şu an ona sinir olarak güzel bir eğlence sunuyordu. Ve kabul etmek istemese de güzel bir görüntüydü. Saklamaya çalışsa da başarılı olamadığı heyecanla parıldayan gözleri kızın söylediklerinin sertliğini kırıyordu. Bir an onun kendisini unutup unutamadığını merak etti. Ona bu işin olmayacağını söylemesinin üzerinden iki yıl geçmişti. Vasile o arada bir çok kızla takılmış, dürüst olmak gerekirse bu güzel kızı çok uğraşsa da aklından tamamen silememişti. Mathilda'dan farklıydı onun için. İlk kez birisine yardım etme ihtiyacı duymasına sebep olmuş, yatağını arzulamadan ona sıkıca sarılmıştı. Kokusunu hala hatırlayabiliyordu genç adam. Okyanus ve çiçek kokuları hala tazeydi.

Kızın çenesi durmak bilmeyecek gibiydi. Kendince Vasile'yi bu aptallarla kızdırabileceğini düşünüyordu. Genç adam onlardan bir şey beklemiyordu zaten. Kendisinden sonra bu propagandaya devam edecek kimseye ihtiyacı yoktu. Çünkü genç adam birkaç sene sonra bu binadan içeriye bir profesör olarak girecekti. O zaman önüne eğitilmeye gelen genç beyinlere bu fikri aşılayacak, onları kendi yolunda ilerletecekti. Harika bir masal gibi olacaktı o günler. Safkanlığın büyülü gücü hepsini etkileyecekti kuşkusuz. Melezlere yer olmayan mükemmel bir büyücedünya. Kızın cümleleri sona erdiğinde sinir edici bir gülümseme takındı. Aslında o aptalları umursamasa bile bir işte başarısız olduğunun ima edilmesine kızmıştı. Onun hayatında ve yolunda başarısızlığa kesinlikle yer yoktu. Mutlak bir galibiyet paklardı genç adamı. İç çekerek gülümsemesini biraz daha büyüttü. "Öncelikle prenses, çocuklarının burada mutlu bir yaşam sürmesini istiyorsan bana olan sinirinden kurtulmanı öneririm. Çünkü birkaç yıl sonra bu binaya profesör Vasile Vaduva olarak gireceğim. Bunu müdürle konuşmak için geldim. Sürtüklerimi görmek için başka yollarım da var. İçin rahat olsun. Kütüphaneye niye geldiğim sorusuna gelirsek. Aaron'ın bana ayırdığı kızı görmeye geldim diyelim. Senin hakkında pek iyi planları olduğunu söyleyemem." Kızın tepkisini ölçmek için bakışlarını güzel gözlere çevirdi. Tepkiden memnun bir şekilde başını yana eğdi. "Ve şu birkaç yıl boyunca bu aptalların ne yaptığı veya ne yapacağı umrumda değil. Birkaç öğrenciyi birbirine düşürmekten daha önemli planlarım var. Ayrıca sürtüklerimin birkaç Hufflepuff'ı mutlu etmesi sevindirici. Çünkü ileride onları fazlasıyla üzeceğim." Masaya yaslanan kızı bir kez daha süzdü. Kıza etkileyici bir veda etmesi gerektiğini düşündü. Madem kız onu unutmamakta ısrarcıydı, Vasile de ona yardım edecekti. Kıza doğru birkaç adım atıp önünde durdu. Hızlı bir hareketle zayıf kızı kucaklayıp masaya bırakırken elleri arsızca belini kavramış, bakışlarını gözlerinden çekmeden birkaç saniye boyunca bekledi. "Ve tatlım, bu da savaşımıza sahip çıkmanın ödülü olsun." Çekici bir gülümseme takınarak dudaklarını kızın dudaklarına dokundurdu. Onun karşılık verip vermemesi umrunda bile değildi şu an. Sadece kızı öpüyor, kokusunu içine çekiyordu. Ne kadar inkar etmeye çalışsa da bu kız gerçekten ona farklı hissettiriyordu. Birkaç saniye daha kıza ödülünü verdikten sonra geri çekilip yanağına yumuşak bir öpücük bıraktı. "Bu da Vasila için. Seni özlemiş." Geri çekilecekken yanağında hissettiği acıyla sessiz bir küfür savurdu. Bugün ikinci olmuştu ve üçüncüye sabrının olacağını pek sanmıyordu. "Oradan şamar oğlanına mı benziyorum?" Yüzüne en çekici ve sevimli gülümsemelerinden birini yerleştirip kızın önüne düşen perçemlerini arkaya attı. Şimdi gözlerini daha iyi görebiliyordu. Bir süre sessiz kalarak kızı seyrederken aşağıda konuşulanları hatırlamaya çalıştı. Yakında izin zamanları vardı ve kızın bu iznini başkasıyla harcamasını istemiyordu. Bir süre daha sessizce kızı seyrederken sonunda hatırlamış, gülümsemesini büyüterek başını hafifçe eğdi. "Haftasonu Balyumruk'ta olacağım. Bu yakışıklı yüzü özlersen gelebilirsin." Aslında bir egoist sayılmazdı. Ama kızı kızdırmaktan ciddi anlamda hoşlanıyordu ve genç cadının sinirle parlayan gözleri de işini başardığına bir kanıttı. Asasını parmaklarında döndürüp cübbesinin iç cebine sıkıştırırken, yüzündeki çekici gülümsemeyi korumuş, kızın elini öptükten sonra kütüphaneden çıktı. Kendi kendine gülerek cisimlenme alanına yürürken Vasila'nın onunla gurur duyacağını düşünerek adımlarını hızlandırdı.

Vasile; #57405A

rp out:

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lynette Heloise Sneaux
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Lynette Heloise Sneaux


Gerçek Adı : merve
Mesaj Sayısı : 107
Kan Durumu : safkan
Taraf : reene
Kişisel Özelliği : adeta bir doutzen
Rp Partneri : vasile, beyim.
Özel Yeteneği : . Metamorfmagus

Endless Dream Empty
MesajKonu: Geri: Endless Dream   Endless Dream Icon_minitimePaz 24 Ağus. - 21:07:41



Lynette’i köşeye sıkıştırmakta oldukça ısrarlı olan büyücü, kelimeleriyle öyle oyunlar oynuyordu ki bu sözlü savaşta Lynn’i adeta darbe üzerine darbelere maruz bırakıyordu. Kendine olan güvenine şüpheli bir yaklaşımla bakıyor olsa da birikmişliklerin her bir acısı daha fazlasının sineye çekilemeyeceğini gösteriyordu Lynette’e. Bundan sonrası Lynette’in çizdiği sınır doğrultusunda belirlenecek, Lynette neyin uygun düşeceğine kanaat getirirse öylesi olacaktı. Profesör olacaksa şayet, elbette profesörüne karşı farklı bir tavır alabilirdi, gerekirse aşk oyununa devam edebilir en rezil hallere de bürünebilirdi. Lynette, umarsızdı, düşünmek istemiyordu. Bunca zaman düşünerek hata ettiğini sanıyor, üstelik başkalarını düşünmenin en adi davranış olduğunu savunuyordu. Bambaşka bir kişiliğe bürünerek benliğini kaybediyordu günden güne. Varoluşunun en ebedi emeli aşikardı, annesinin ve babasının vasiyeti üzerindeydi hala, yıllarca da üzerinde kalacaktı. Aşkı buna engel değildi, aksine harmanlanıyordu intikamı. Her bir duyguyu içinde barındırabilecek kuvvete sahipti nihayetinde, onun da insani yönleri çoğunluktaydı. Aşk ise, başı çekiyordu, uzun zamandır. Mavi gözlerin platoniğiydi okula gözlerini ilk açtığında, o soğukluğun esaretine kapılmışı yıllar önce. Duyguların bütününü onun ellerini hissettiğinde sığdırmıştı derinliklerine. Gözleri onun gözleriyle bütünleştiğinden beri duvarlara baktığında dahi mavi bir dünyaya açılıyordu. Kabullenemiyor olsa da yıllarca ona karşı yoğunluğu git gide artan aşkını beslemişti. Nefretini eklediğinden beri, ailesinin intikamına öyle aşina oluyordu ki, her biri bağlantılıydı içlerinde. Sırf bu yüzden dahi Vasile’yi sevebilirdi. Ukalalığı ya da diğer bütün pisliklerine rağmen içinde var olduğunu hissettiği o ışığı görmüştü, tadı damağında kalan binlerce hissin hasretini çekmişti. Koskoca iki yıl, yirmi dört ay bilmem kaç gün hatta dakika! Nefretleri üst üste ekleyerek ona sadık olmuştu kendince. Daima onu düşürmüştü kalbine, elbette nefretine yenik düşerek, aşkını gizleyerek; reddederek…

Çevik bir hareketle birlikte narin beline kıvrılan ellerin verdiği rahatsızlık, Lynette’in kalbini olduğundan daha hızlı atmasına sebep oldu. Gözleriyle bile büyüleyecek kabiliyete sahip olan büyücü, ellerini Lynette’in beline doladığında olabilecek en yoğun etkiyi bırakmıştı cadının üzerinde. Her şekilde kıvama gelebilirdi, nihayetinde aşık ve savunmasızdı ona karşı. Masaya kendini bıraktığında göğsü ürpertiyle inip kalkarken ses çıkarmamaya çalıştı ve büyücünün ağzından çıkan her bir kelimeye kendini verebilmek için çabaladı. Ne kadar çabalarsa çabalasın bulunduğu vaziyetten dolayı bir türlü şaşkınlığını gizleyemiyor, halinden rahatsız mı ya da tam aksine memnun mu olduğunu kestiremiyordu. İçinden yükselen gurur dolu ses çırpınmasını ve üzerine çullanmış bu ahlak yoksunu heriften kurtulmasını savunuyor olsa da, kalbinin içine dolan o sıcacık hislerin her biri mutluluğa doğru uzanıyordu. İstemsiz bir şekilde ellerini Vasile’nin göğsünde birleştirerek hafifçe itmeye çalıştığında dudaklarına düşen öpücüğün etkisi altına girdi. Yıllarca hayalini kurduğu adamın dudakları bu ortamda hatta bu vaziyetteyken dudaklarıyla birleşmemeliydi. Gözlerini dolduran birkaç damla yaş mutluluğundan mı yoksa şaşkınlığından mı süzülüyordu, bilemiyordu. Tek bildiği ve hissettiği iki yıl boyunca içine sığdıramadığı, her bir an taşarak kendini kurtaramadığı nefreti, aşkının kuvveti altında yenik düşmüştü. Kendini en aşağılarda gördüğü o zamanların her biri gözyaşlarıyla yıkanmış, gizleyemediği aşkına kurban gitmişti. Daha fazla gururunu ayaklarının altına almayacağını da adı gibi biliyordu ve bu büyülü ana daha fazla kendini kaptırmamalıydı. Kokusuna tekrar hasret kalacağını da elbette biliyordu, hatta onunla aynı okulda köşe kapmaca oynayacaklarını her gün onun başka kızlarla yatmaya devam edeceğini… Gözlerinin önüne gelen o reddedilmişliği kendini serbest bırakarak doğrulan adama bütünleşti. Öpücüğün eşsiz etkisinden kendini uyandırdığı zaman kendini küçük düşürmemesi gerektiğine kanaat getirdi ve istemeyerek de olsa bir anda büyücünün güzeller güzeli suratına en afilisinden bir tokat yerleştirdi. Dudaklarını birbirine bastırarak burnundan solumaya başladı ve her ne kadar büyülü de olsa bunu bir küstahlık olarak görmesi gerektiğini düşündü. Sessizlik yemini etmişti sanki, ağzından tek bir kelime bile dökülmüyordu. Karşısındaki adamın yüzünde beliren o güzelim gülümseme cadıya tatlı hisler yaşatıyor olsa da reddedilmek ağrına gitmişti bir kere. Kalbinin delicesine atışı ya da gözlerinin mutlulukla parlıyor oluşu elbette biriktiği çelişkilere engel olamıyordu. Başını önüne eğdiğinde büyücünün ukala cümleleri durmak bilmeden sıralanıyor Lynette duymazlıktan gelmeye çabalıyor olsa da aslında içten içe dinliyordu. İzin gününde, profesörü olacak adamla, eskiden beri aşık olduğu hayalleriyle… Teklif almıştı, hem de büyüsü altında olduğu adamdan. Kollarına koşmaya meyilli olduğu adamın delicesine istiyor olduğu bu teklifini reddetmeliydi. Yutkunarak nihayet konuşmaya başladı “Küstahlığının sınırı yok anlaşılan.” dedi güçlü bir sesle. Sertliğinden eser kalmamış olsa da, elinden geldiğince çabalayarak güçsüz konumuna düşmemeye karar verdi. Dudaklarını hafifçe tebessüme bırakarak “Hasret kalmayı tercih ederim…” dedi ve kendini aşikar bir biçimde ele verdi. ”Yıllardır hasret olduğum gibi, o yüzüne yıllarca daha hasret kalabilirim. Öpücüğünle bütünleştirmiş olsa da sevgimi daima nefretimle koruyacağıma emin olabilirsin Vasile, seni seveceğime daima emin olabilirsin." dedi ve arkasını dönerek adımlayan büyücüye bakakaldı. Her zamanki senaryo kaldığı yerden devam ediyordu, Vasile gidiyordu, içine attığı umut tohumunun ardına bakmadan yürüyüp gidiyordu. Dudaklarına bıraktığı aşkını da alıp gidiyordu. Gözlerini kenetlediği kapıya doğru son bakışını da attı ve son bir saat içinde yaşadıklarının her birinin rüya olduğuna kendini inandırmak istedi. Sandalyesine kendini bıraktı ve ellerini birleştirdiği masaya yüzünü de kapakladı. ”Sonsuz bir rüya…” dedi fısıldayan bir sesle ve kendini rüyasının içine bıraktı.



-RP SONU-



rp out:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Endless Dream
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu :: II. Kat :: Kütüphane-
Buraya geçin: