|
|
| Karmaşa | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Belle Basilevsky Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek Adı : ayşegül Mesaj Sayısı : 54 Taraf : kırmızı ruj Kişisel Özelliği : aç Rp Partneri : lucas'ı eléanor'a yar etmem. <3 Özel Yeteneği : . Metamorfmagus
| Konu: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 13:45:15 | |
| Mevsim: Yaz Vakit: Öğleden Sonra RP IN
En son Belle Basilevsky tarafından Çarş. 6 Ağus. - 13:50:13 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Belle Basilevsky Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek Adı : ayşegül Mesaj Sayısı : 54 Taraf : kırmızı ruj Kişisel Özelliği : aç Rp Partneri : lucas'ı eléanor'a yar etmem. <3 Özel Yeteneği : . Metamorfmagus
| Konu: Geri: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 13:49:09 | |
| Bunaltıcı ve sıradan bir yaz tatilinden sonra yeniden ve erkenden(!) Hogwarts’ta bulunuyor olmaktan en az ilk kaymak birasını tattığı zamanki kadar memnundu Belle. Yaz demek, sıcak ve nemin vuku bulduğu tiksindirici bir ortamda ölmeden yaşamına devam etmeye çalışmak demekti. Muggle annesinin yanında yaşamaktan şikayetçi değildi lakin sürekli Belle’in dünya yansa umrunda olmayacak muggle sorunlarından bahsetmesi ve istese basit bir büyüyle bir salisede halledebileceği temizlik işlerini asasını kullanmadan yapmak zorunda bırakması katlanılmazdı. Annesiyle en ufak bir ortak noktaya sahip değillerdi. Annesi siyahı seviyorsa, Belle beyaza tapardı. Anne ve çocuğu arasında bu kadar ince bir bağ olması Belle’e inanılmaz garip geliyordu. Onun için hayatı Belle’e mundar eden ve ona katlanmak zorunda olan bir ev arkadaşından daha ileri bir şey değildi. Günün büyük çoğunluğu sarhoştu ve hayata olan ilgisini tamamen kaybetmiş umutsuz bir vakaydı. Okuduğu zilyonlarca “anne sevgisi” ya da “anne ve çocuğu arasındaki güçlü bağ” konusunu işleyen romanlarda kendi hayatına dair en ufak bir ize bile rastlayamaması büyük hayal kırıklığıydı. Babası, evini terk etme konusunda –kahretsin ki- doğru bir karar almıştı. Safkan ve saygıdeğer bir büyücüydü. Belle’in annesi ile mercimeği fırına verirken aklı neredeydi? Belle’in cevabını veremeyeceği zilyon sorudan sadece en basitiydi bu. Belle doğmadan birkaç ay önce annesini terk etmiş; safkan bir cadıyla evlenmiş ve başka bir çocuk yapma konusunda fazlasıyla aceleci davranmıştı. Eléanor, diye düşündü Belle ayaklarını Hogwarts’ın fazla yeşil çimenlerinde tembelce yürütürken. Çimenlerin bu kadar yeşil olması ve mevsimler geçerken renklerin canlılığından hiçbir şey kaybetmiyor olmasının onların büyülü olmasıyla alakası olabileceği kafasına dank ettiğinde bir saniyeliğine kendinden utandı. Dikkati bu kadar kolayca dağılmamalıydı. Muggle dünyasında vakit geçirdikçe onlara benziyorum, diye açıkladı kendine çimenler hakkındaki gerçeğin okulda 4 yıl geçirdikten sonra farkına varışını. Bu kadar acemi olmamalıydı.
Eléanor… Gerçekten cadı olmasının yanı sıra, mecazi anlamda da cadının tekiydi. Tüm bunları öğreneli çok olmamıştı ama üvey kardeşiyle yıllardır tanışıyor olduğu hâlde ne olduğu konusunda en ufak bir fikri olmadığı düşüncesi hâlâ Belle’in midesini bulandırıyordu. İşin komik yanı, Eléanor’un hiçbir şeyden haberi yoktu ve Belle’den kelimenin tam anlamıyla tiksiniyordu. Anne kelimesinin onun için bir fark yaratmaması gibi kardeş kelimesi –özellikle ÜVEY kardeş kelimesi- de Belle için aynıydı ve dünyada sadece ikisi kalsa bile onunla iyi geçinebileceğini düşünmüyordu. En fazla, birbirlerini öldürerek kendilerine iyilik yapmış olurlardı.
Kardeş, anne-baba kelimeleri Belle için ondan izin alınmadan etrafındaki insanlara rastgele verilmiş ünvanlardan ibaretti. Aile etiketi de aynı kezaydı. “Aile” denen unsurda iyi anlaştığı tek kişi Clementyne teyzesiydi. Boston’da yaşıyor ve oradaki en muazzam cafelerden birini işletiyordu. Puantiyeli eteğinin cebinden minik, sarı ve eski görünümlü sayfalara sahip not defterini çıkarıp bir gün onu ziyaret etmesi gerektiğini not etti.
Koyu altın sarısı saçlarını dağıtan ve Belle’in ürpermesine sebep olan hafif bir yaz esintisi ona erken gelmekle hata yapıp yapmadığını düşündürttü. Bu anlık düşünce üzerine Belle hızlıca başını salladı ve muggle evinde ne kadar sefil ve rezil olduğunu aklına getirdi. Yalnız olması dışında bir sorun yoktu ve erken gelerek yapılacak en doğru şeyi yapmıştı. Okuldaki öğrenciler parmakla gösterilecek kadar azdı ve bunlardan biri de –ne yazık ki- Eléanor cadısıydı. Umarsız hareketlerine katlanmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Belle o kadar da ağız dalaşı yapabilecek biri değildi. En fazla zekasını kullanarak onu bir şekilde alt etmeyi denerdi.
Yine zihni içinde cirit atan düşünceler arasında kaybolmuştu. Daha az yalnız kalmalıydı yoksa hayatında olup biten şeyleri düşünmekten kafayı sıyıracaktı. Başını geniş bir gölgesi olan ulu çınar ağacının gövdesine yaslayıp gözlerini kapattı. Bir süre öylece bekleyip zihnini boşalttı. Hogwarts’taydı, gerçek evinde. Asası yanındaydı. Her şey yolundaydı. Büyü dünyasının politik sıkıntılarından uzakta, tek sorunu (!) yapmaktan zevk alacağı ödevleriydi. Başını çektiğinde alnında kurumuş birkaç odun parçası kaldığını fark etti ve sıcaktan terlemiş elleriyle temizlemeye çalıştı. Kıyafetine düşen parçaları da özenle çırpışını Belle’i yerinden hoplatan ve kulak cırmalayan bir kahkaha izledi.
| |
| | | Eléanor Splendore Slytherin V. Sınıf
Gerçek Adı : Merve. Mesaj Sayısı : 58 Kan Durumu : Melez. Kişisel Özelliği : Uykusuz, aksi, lanet.
| Konu: Geri: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 17:58:52 | |
| Nefretle dolu gözlerinin lacivertliği gökyüzüne kaydıkça düşünceleri de bu maviliğin içinde kaybolup gidiyordu. Sürekli soruyordu kendine, durmadan aksamadan tekrar ediyordu, neden, neden, neden.. Geçirdiği bunca zaman boyunca maruz kaldığı ve uzun bir süre daha maruz kalmak zorunda olduğu mahluklara karşı aldığı gardını bir an olsun düşürmeden devam ediyordu çizdiği yoluna. İçindeki yılmadan büyüyen öfke birikintileri artan kuvvetiyle sarıyordu cadıyı. Her ne kadar bünyesindeki yaralar cadının bütün hücrelerini ince ince boğuyor olsa da bu öfkenin esaretinden kurtulamıyordu. Hayatındaki çoğu şeye öfkeliydi, nefes almasını bile istemediği, ayaklarını bastığı toprağa basmasından çekindiği nice mahluk vardı. Her birinden teker teker iğreniyor hepsinin ölümü olmak istiyor, caniliğini açığa vermekten kaçınıyor olsa da adeta her bir hareketiyle ölümü kusuyordu. Gözlerinin ateşinden olsa gerek ki bin bir türlü nefretine rağmen hala acizliğine boyun eğiyor etrafında olup bitenden habersizce ruh gibi ilerliyordu taşlı yollarda. Ne kadar nefret doluysa o kadar kördü hayatına. Ne kadar caniyse o kadar cahil. Karaktersizlik onun hamuruna babasından yadigardı elbette. Küçük bir çocukken bile en iyi şekilde ezbere bildiği tek şey nefretti. Dilsiz olduğunu düşündüğü babasının yüzüne bile bakmadığı her an kör olmasını dilediği zamanlardan kalan önemsiz bir ayrıntıydı bu. Konuşmayı öğretmeyi bile düşündüğü babasının karşısına her çıktığında gözleri boşluğa dalıyordu. Masmavi gözlerin içinde bir umut ışıltısı arıyordu sadece bir ışıltı, ufacık bir parıltı. Fakat o incecik bedenine sığdıramadığı bu nefret cadıyı çoktan esir almaya başlamıştı bile. Oysaki ne güzeldi çocukken, her şeyden habersiz bir muggle hayatı yaşıyorken. İstemsizce bir of çekti içinden, tiksinerek düşündüğü mavi gözleri parçalarcasına bir oftu bu. O zamanlardan beri nefret doluydu dolu olmasına ancak kendisini bekleyen talihsizlikten kaçamayarak çarptığı taşın kendisini o anda yere yıkmasına engel olamamıştı. Kısa bir çığlık attıktan sonra sağ dizinde hissettiği sızı dişlerini daha fazla sıkmasına sebep oluyordu tekrar tekrar ofluyor canının acısından bir türlü ne yapması gerektiğine odaklanamıyordu. Hafifçe dizini kendine doğru çekerek yarasına bakmak için çabaladı ve kapaklandığı taşların dizinde açtığı ufak fakat derin sancıya lanetler okudu. Ağır hareketlerle sıyırdığı pantolonun altından görünen yaraya baktı. Ağzından bir an olsun iyi şeyler çıkmayan cadı yine en asabi haline bürünerek kendi cehenneminde kavrulmaya doğru ilerliyordu. Annesinin berbat zevkine nazaran kendi beğendiği antika görünümlü olmasına rağmen oldukça hoş olarak tabir ettiği koyuya kaçan kırmızı çantasına güç de olsa ulaşarak içindeki mendili aldı ve dizine yavaşça bastırdı. Çok derin bir yara olmasa da acı veriyordu ve usul usul kanıyordu. İçinden “Ne kan ama, boz mu boz bulanık!” diye geçirerek ukala bir gülüşle baktı yere damlayan kan damlalarına. Bu melezleşme hikayesi yüzünden hayatının kaydığını düşünüyordu bazen, babası muggle annesinden nefret ediyordu ve onun pis kanından olan bu cadıya karşı da bitmek bilmeyen bir öfke besliyordu içinde. Şizofren miyim acaba diye düşünmeden edemese de elini çabuk tutmaya çalışarak bütün yarayı temizledi ve pantolonunu çırpmaya başladı.
Dizindeki sancı adımlarına engel olsa da ağır ağır ilerleyerek Hogwarts’ın ihtişamlı bahçesinde yürüyordu. Sessizdi ortalık, birkaç beyinsiz dışında kimseler görünmüyordu ve bu kafa dinlemek için muazzam bir anın işaretiydi. Kendine oturacak bir yer aramaya koyuldu, lacivert gözleri Hogwarts’ın ucu bucağı olmayan engin bahçesinde geziniyor başına bela olacak kimselerin olmaması için en ıssız köşeyi arıyordu. Mevsimin bu rutubeti cadıyı deli ediyor olsa da sıcaklığın teninde hissettirdiği o tatlı his, bütün olumsuzluklara rağmen içinde güneşin açmasına izin veriyordu. Bu güneş karanlığına açıyor olsa da bastıramıyordu fakat cadının gülümsemesi bütün suratına yayılıyordu. Esintinin turuncu saçlarında gezinmesi ise adeta muhteşem bir şeydi, cadı huzuru derinliğinde hissediyordu. Ağaçların arkasında gördüğü sarı kafalı bir kız güneşin bütün ışınlarını kendinde toplamıştı, ne kadar da sinir bozucu duruyordu. Halbuki güneş, şu dünyada sevdiği tek şey olabilirdi. Fark ettirmeyeceğini umarak usul usul ilerledi ve sarışın cadının kim olduğunu merakla tahmin etmeye çalıştı. Devasa bir ağacın altında sızabilecek kadar aptal olan bu sarışın kimdi acaba? Ve evet, Belle’den başka kim olabilirdi ki. Ağacın altına yığılan ince fakat iş görür bir odun parçasını eline aldı ve ceylan narinliği tilki sinsiliğiyle dizindeki sancıya aldanmadan ağacın öbür tarafına bir hışımla kendini attığı gibi odunu sarışın cadının kafasına indirdi. Ağacın altına sızılır mıydı canım, hem de böyle bir güzel günde günü uyuyarak geçirmek güneşe ihanet sayılırdı. Sarışın cadıya nefret dolu olsa da hayatı boyunca yapıp yapabileceği en büyük iyiliği yaptığını düşünerek etrafındaki herkesin nefret ettiği lakin onun en candan olan kahkahasını patlattı. Dizindeki acısını resmen unutmuştu ve Belle sarışınına doğru yüzünü çevirdi ve saçlarından odun parçalarını temizlemeye çalışan cadının çenesinden tutarak kaldırdı. Dudaklarından dökülen her kelime öylesine iğneleyiciydi ki adeta zehir dökülüyordu. Derin bir nefes alarak konuşmaya başladı “Sarışın zeka parıltısı, güneşin ışığından faydalanmak yerine bu devasa ağacın altında sızacak kadar ne yaptın da yoruldun bakalım?” dedi ve karşısına oturdu. Sessizlik ve huzur arıyordu fakat bu sarışın cadıya karşı beslediği kin ve nefret onu bu zevkten alıkoymuş ve her zamanki iğrenç şakalarına bir yenisini daha eklemişti. “Kitaplara gömülüp bütün gece uyuyamadın mı yoksa? Benim edindiğim birkaç yıllık okul tecrübesine göre tatillerde ödevler askıya asılıyordu. Gerçi sizin binanın manyakları günün her saatini kitaplarla boğuşarak geçiriyor. Gerçekten merak ediyorum, ne tür bir zevk alıyorsunuz?” Ders çalışmak, ravenclaw binasına genellikle aklı fikri belirli bir seviyeden oldukça yüksek olan cadılar büyücüler seçilirdi, bir anda patlayan nefesiyle susmak nedir bilmeyen ağzını açtı ve “Sizin bina genelde süper zeka kaynamıyor mu, benim bir de anlamadığım şu var ki aklı fikri yerinde olan ders kitabıyla bu kadar haşır neşir olur mu?” dedi en feci geri zekalılığıyla. Ne aklı yerindeydi ne de fikri. Farkındaydı bu durumun, sürekli konuşur ve boş konuşurdu. Etrafındakileri diliyle de canından bezdirebilme gibi müthiş yetenekleri de vardı. Adeta yeryüzüne inmiş en boş en niteliksiz en gereksiz varlıktı.
- rp out:
ya sen hayırdır doksan beş rp puanını hak ediyon mu dedim kendime ayşegül bu nası diyalog ayşegül
| |
| | | Belle Basilevsky Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek Adı : ayşegül Mesaj Sayısı : 54 Taraf : kırmızı ruj Kişisel Özelliği : aç Rp Partneri : lucas'ı eléanor'a yar etmem. <3 Özel Yeteneği : . Metamorfmagus
| Konu: Geri: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 19:44:11 | |
| Başına indirilen sert cismin verdiği dayanılmaz acıyla bir çığlık koptu Belle’in boğazından. Adeta neye uğradığına şaşırmıştı. Saçlarından odun parçaları dökülüyordu. “Sen ne….” diye başladı ama cümlesini bitiremeden Eléanor’un uğursuz sıfatıyla karşılaştı. Dudaklarının oynadığını görüyordu ama hiçbir şey duymuyordu. Başına ağır bir cisim yemişti ve şoktaydı.
O lanet şeyi, Eléanor’un zayıf kolları nasıl kaldırmayı başarabilmişti? Sesi boğulan bir yılanın tıslamasını andırıyordu. Belle elini başına koyup gözlerini yumarken baş dönmesini durdurmaya çalışıyordu. “…aklı fikri yerinde olan ders kitabıyla bu kadar haşır neşir olur mu?” Kulakları duyma görevini tekrar yerine getirmeye başlamışken duyduğu ilk kelimeler vücuduna batan birer iğneyi andırıyordu.“BANA İKİ BİN BEYİN HÜCRESİ BORÇLANDIN, AHMAK!” diye haykırdı haykırabildiğince.
Eléanor’un bedeninde bir şey dikkatini çekti; dizi kanlar içindeydi. “Başından beri bir mazoşist olduğunu biliyordum, diz yeni moda olsa gerek? Acı çekmekten zevk aldığını bildiğimden şimdilik…” başında kalan odun parçalarını işaret ederek, “… şunun intikamını almayacağım. Benden uzak dur yılan dölü.” Belle sinirli olduğu ve acı çektiği zamanlarda hiç olmadığı kadar yaratıcı olabiliyordu. Bu nadir anlar da ne tesadüftür ki sadece Eléanor etrafındayken gerçekleşiyordu.
| |
| | | Eléanor Splendore Slytherin V. Sınıf
Gerçek Adı : Merve. Mesaj Sayısı : 58 Kan Durumu : Melez. Kişisel Özelliği : Uykusuz, aksi, lanet.
| Konu: Geri: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 20:22:26 | |
| Sarışınlar aptal olur derlerdi amma ve lakin Eléanor’un karşısında acı içinde kıvranıp bol ciyaklı naralar atan bu cadı zeka küpünün ete kemiğe bürünmüş haliydi. Eléanor atmosferin en üst katmanlarına kadar uzanan burnu ve muazzam kibrinin verdiği özgüven sayesinde çizmeyi aşıyor iki gramlık beyniyle ravenclaw ineğine kafa tutuyordu. Aklı yok fikri var kalıbına bolca uyan, her tanımlamaya bürünebilen cadı, zeka küpünün ciyaklamalarına maruz kalıyor hatta Belle denilen bu terbiye modelinin ağzından çıkan her bir kelimeyi hayretle dinliyordu. "Ben de birazcık olsa onu da sana verirdim ama gel gör biz de akıl fukarası sayılırız güzelim.” Zeka konusunda dürüstlüğü takdire şayan olsa da bu cadının yanında eğlencesine keyfine diyecek söz bulamıyordu. Dizinin acısını bile çoktan unutmuş olan cadı zeka küpünün dikkati tamamıyla dizine çekmesiyle derin bir ah çekti ve ayağını uzattı. Ukala bir gülümsemeyle konuşmaya başlayan Eléanor bugünkü zehrini akıtmaya oldukça kararlıydı. “Ha dizimi mi diyorsun, küçük bir kaza oldu, sadece önümü göremedim ve çakıldım. N’oldu üzülmüş gibisin ben düşünce senin de kafan yarıldı bazen bir yerlerden akrabalığımız mı var diye düşünmüyorum diyemem açıkçası.” Eléanor'un çenesini aratmayan bu çene de vıcır vıcır konuşmaya devam ederken sarışın cadı “YILAN DÖLÜ!” diye bağırınca bu lafın karşısında kendini tutamayarak bütün Hogwarts’ı kaplayacak ölçüde devasa bir kahkaha patlattı ve ellerini karnına bastırarak gülmeye başladı hatta bir ara o kadar çok gülmüştü ki öksürük tuttu ve ölümü resmen zeka küpünün elinden olacak gülmekten öldü diye arkasından gülecekler çoğalacaktı. Elini istemsizce zeka küpünün omzuna doğru götürdü ve hafifçe vurdu “SEN DE İNEK DÖLÜ SAYILIRSIN O ZAMAN? Ya sen ne biçim bir şeysin be, tatlı mısın sen hayırdır?” dedi ve gülmeye devam etti. “Bu arada evet hafif bir mazoşistlik var, vampirlere de ilgi duyuyorum dışarıdan çok mu belli oluyor? Ara sıra dizimi yerlere çakıyorum kan akınca garip bir zevk alıyorum, sen de denemek ister misin? Pek bir meraklı göründün gözüme. Kafan yetmediyse tabii ki elimden geldiğince yardımcı olurum sana.” Şuursuzca konuşmakta sınır tanımayan Eléanor, omuzlarına dökülen saçlarının ensesini yaktığını düşünerek saçlarından kurtulmak istedi ve klasik bir toka bulabilmek için çantasını karıştırmaya başladı. | |
| | | Belle Basilevsky Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek Adı : ayşegül Mesaj Sayısı : 54 Taraf : kırmızı ruj Kişisel Özelliği : aç Rp Partneri : lucas'ı eléanor'a yar etmem. <3 Özel Yeteneği : . Metamorfmagus
| Konu: Geri: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 21:17:43 | |
| Belle, şu güzelim yaz gününde Eléanor’a maruz kalmayı hak edecek ne günah işlemiş olabilirdi? Çenesi durmak bilmiyordu ve Belle, Eléanor’un neden bahsettiğinden kendisinin bile haberi olmadığını düşündü. Bir insan ancak bu kadar aptal olabilirdi. Aldığı her nefesin oksijen israfı olduğu konusunda belki de okulun yarısıyla hemfikirdi Belle. Vicdanı gereği dizinin kanamasına acımıştı ama kaltak kafasına odunla vurmuştu! O an her haltı anlatmak istedi. Bir anda her şeyi dökerse de, ondan bir farkı kalmamış olacaktı. Bu asil birine yakışmazdı. Kendini düşüremezdi, o bir Basilevsky’ydi. Alkol problemi olan annesi yanlış yola saptığında Basilevsky ailesi onu defetmişti. O ise, Basilevsky’lere yakışır bir şekilde davranmalıydı. Belle saygısızlık olmasın diye –sanki hak ediyordu da- onu dinliyormuş gibi davranıyordu. Başı yeterince acıyordu zaten, bir de ruhuna acı çektirmesine hiç gerek yoktu. Bu tarz kızlardan hep nefret etmişti. Boş kelimesinin biçim bulmuş halinden farkları yoktu. Belle kendi düşünceleri içinde -yine- boğuluyorken kulakları bir şey yakaladı. “İNEK DÖLÜ!” Sinirleri bozulmuş olmalı ki fark edemeden Eléanor’un kulak cırmalayan kahkahasına eşlik ederken buldu kendini. Kafasına odunla vurmuş soytarının tekinin kahkahasına eşlik ediyordu? Ah hayır, kan çekmesi dedikleri şey bu olsa gerek, diye düşünürken birden midesinin ciddi anlamda bulandığını fark etti. Eléanor’a geri çekilmesi gerektiğini söylemek için ağzını açtığı anda midesinde ne var ne yoksa hepsini Eléanor’un üzerine boşalttı. Turuncumsu olması gereken saçlarında bir zamanlar her lezzetten fasulyeler olan kalıntılar seçiliyordu.
| |
| | | Eléanor Splendore Slytherin V. Sınıf
Gerçek Adı : Merve. Mesaj Sayısı : 58 Kan Durumu : Melez. Kişisel Özelliği : Uykusuz, aksi, lanet.
| Konu: Geri: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 21:45:21 | |
| Kendi kahkahasına eşlik eden sarışının çınlayan sesi oldukça rahatsız ediciydi fakat eşlik ediyor olması da oldukça garipti. Bu cadıyla eğlenmek hoşuna gidiyordu, elbette karşılıklı olarak değil, kendi zevki ve keyfi doğrultusunda eğlenmekti söz konusu olan. İşin başka bir ilginç tarafı bir anda öğürmeye başlayan bu aptal cadı yediği ne varsa Eléanor’un üstüne çıkarmış tabiri caizse orta yere… Eléanor’un özene bezene bakımını yaptığı, çuvalla para döktüğü saçlarına kusan bu geri zekalı cadı adeta ölümünün fermanını hazırlamıştı. Fasulyeler döküldükçe küfürler savuran Eléanor, bir anda çığlık attı ve “SEN NE TÜR BİR APTALSIN?!KUSACAK BAŞKA BİR YER BULAMADIN MI VİCDANSIZ! AĞZINI BURNUNU DAĞITMAZ MIYIM BEN SENİN GÖRÜRSÜN!!!!! Ayrıca daha iyi şeyler yemelisin, FASULYE KUSULUR MU LAN!” diye bağırarak ses tellerini yırtarcasına avazı çıktığı kadar ortalığı inletti. Etrafına baktı ve dizinin sancılarına aldanmadan koşarak saçındaki aptal kusmuktan kurtulmaya gitti. - rp out:
DÖNÜŞÜM MUHTEŞEM OLACAK AYŞEGÜL
| |
| | | Lucas Blackbourn Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 6
| Konu: Geri: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 22:18:00 | |
| Ve tekrar okul…
Eğlenceli bir yılın başlangıcındaydı. Kızlar, partiler, danslar… Tabii muggle dünyasındaki gibi değillerdi. Ama yine de Hogwarts’ta her an oyalanacak bir şey bulmak mümkündü. Bu da tam olarak Lucas’ın yapmak üzere olduğu şeydi. Slytherin cüppesi gururla omuzlarından sarkarken hızlı adımlarla bahçeye doğru ilerliyordu. Birkaç arkadaşını görmeyi umuyordu, biraz şanslıysa birkaç kıza da denk gelebilirdi. Hem üstündeki dedikoduları da kaldırması lazımdı. Sınıfta kalmasıyla alakalı fazlasıyla laf döndüğüne şahit olmuştu. Bu bir yerde iyi bir şeydi, adı duyuluyordu. Ama bazı söylentiler çok komikti; Profesör Müller’in masasına sıçmış. İnsanların nasıl bu kadar yaratıcı olduklarını bazen anlayamıyordu. Sınavlara çalışmamış, derslere girmemişti ve en nihayetinde sınıfta kalmıştı, bu kadar basit.
Bahçeye açılan koca kapıdan geçti ve güneşli, güzel bir gökyüzüne kucak açtı. Gerçekten kucak açtı. Kollarını iki yana açmış, başını havaya kaldırmış ve kısa bir sevinç nidası atmıştı. Çevrede ona garip bir şekilde bakan birkaç kişiye bakıp omuz silkti. “Okulu özledim, hepsi bu.” Umursamadan yürümeye devam etti kollarını indirip. Ayakları onu Şamarcı Söğüt tarafına götürüyordu. O yaşlı ağacı da özlemişti esasen. Yaklaşan her şeyi eşek sudan gelinceye kadar döven bir ağaç… İleride kesinlikle evine böyle bir şey istiyordu. İzlemesi ne kadar da eğlenceli olurdu ama. Kafası bu çocukça hayallerle dolu bir şekilde adımlarını sürdürürken neredeyse birisine çarpacaktı, daha doğrusu birisi ona çarpacaktı. Hızla geri çekilip yanından geçen kıza baktı. Kim olduğunu ve saçını fark ettiği anda arkasından seslendi tüm gücüyle. “Hey Ell. Neler oluy-“ Kız sesi umursamadan hızla yanından geçip gitmişti. Bu çocuğun biraz alınmasını sağladı. İçinden geçen açsan gidip büyük salonda yemek yiyebilirdin, saçına özel yemek yedirmene gerek yoktu cümlesini içine atıp duyarlı bir genç olmuştu ilk defa ve bu yok sayılmıştı.
Merak içinde kızın geldiği yöne doğru adımlarını hızlandırdı. Biraz ilerisinde bir başka kız biraz hasta gibi bir şekilde duruyordu öylece. Bugün cennetteyim. Dersten derse konuştuğu kızın yanına doğru hızlandı iyice. Neyse ki kızların isimleri konusunda hafızası mükemmeldi. “Hey Belle. Eléanor’un koşuşuyla bir ilgin olma olasılığın var mı?” Mümkün mertebe içten konuşmaya çalışmıştı. Suratına da o çoğu kızın bayıldığı hafif tebessümü katmış bir şekilde karşısındaki güzel kızın gözlerine bakıyordu.
| |
| | | Belle Basilevsky Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek Adı : ayşegül Mesaj Sayısı : 54 Taraf : kırmızı ruj Kişisel Özelliği : aç Rp Partneri : lucas'ı eléanor'a yar etmem. <3 Özel Yeteneği : . Metamorfmagus
| Konu: Geri: Karmaşa Çarş. 6 Ağus. - 23:33:39 | |
| Belle , Elénaor’un tam anlamıyla üzerine kustuktan sonra değişik bir ruh haline bürünmüştü. Odun olayının intikamını almıştı almasına ama buna sebep olmak istememişti. Elénaor sadece şımarık bir slytherindi ve kesinlikle şu an onun yerinde olmak istemezdi. Slytherinlerin hepsi de şımarık sayılmazdı… Lucas, Belle’e karşı hep çok nazik olmuştu ve nezaket Belle’in her zaman ön planda tuttuğu davranışlardandı. Birinin üzerine kustuktan sonra ne kadar nezaketten bahsedilebilirse tabi…
Çantasından çıkardığı ıslak mendille ağzını temizledi ve ağzına naneli bi şeker atıp saçlarına çeki düzen verdi. Bir an sonra bunu yaptığı için kendisini ödüllendirme kararı aldı çünkü uzakta 3. Sınıftan bu yana hoşlandığı Lucas'ın silüeti belirmişti. Bu çocuğa karşı bir şekilde kendini zayıf hissediyordu. Bu Belle’in mantığına fazlasıyla tersti ve olmaması gereken bir şeydi. Daha önce kimseye karşı bu tarz hisler beslememişti ve bunu olabildiğince anlamsız buluyordu. Tabii bunu Lucas uzağındayken söylemek kolaydı. Elénaor’un peşinden gitmediğini ve Belle’e karşı yürüdüğünün farkına vardığı an Belle’i tatlı bir telaş sardı. Mantığa veda ettikten sonra kendini bir anda Lucas’ın yaydığı auraya kapılmış olarak buldu. Elénaor, aile sıkıntıları… Hepsi puf! olmuşçasına yok olup gitmişti. Belle, Lucas’a çaktırmadan kolunu çimdikledi. Bu, onun bir çeşit kendine gelme terapisiydi. Çoğu zaman işe yarıyordu, şimdi ise en azından konuşabilmesini sağlayacaktı. Bir yandan da Elénaor geldiğinde ne yapacağı konusunda endişelenmesi gerekiyordu ama Lucas etrafındayken hiçbir şeyi düşünemiyordu. Sesinin titrek çıkmamasına özen göstererek delikanlının sorusuna cevap vermeye çalıştı. “Imm, evet. Beni üzerine kusmaya zorladı.”
- rp out:
MERVE'DEN ÖDÜM KOPUYO.
En son Belle Basilevsky tarafından Perş. 7 Ağus. - 15:16:36 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Lucas Blackbourn Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 6
| Konu: Geri: Karmaşa Perş. 7 Ağus. - 11:39:37 | |
| Kızın cevabını duyan Lucas, Eléanor’un hızla uzaklaştığı yola doğru bakarak tatlı bir kahkaha attı. Tekrar gözlerini karşsındaki Ravenclaw kızına çevirdiğinde kahkahası yerini koca bir sırıtışa bırakmıştı. “Eminim ki sınırlarını zorlamıştır.” Sırıtışı da yavaşça azalıp yerini tebessüme bırakırken kıza doğru birkaç adım daha attı. Hemen önünde durup birkaç saniye kıza baktı ve olduğu yere bir anda oturdu. Ayaklarını bağdaş yaptıktan sonra Slytherin cüppesini çıkarıp bir kenara koydu. Yılanıyla gurur duyuyor ve sırf gösteriş olsun diye mecburi olmayan yerlerde bile cüppesini giyiyordu. Ama yazdan henüz çıktıklarını fazlasıyla belli eden yakıcı güneş, siyah kumaşa tüm gücüyle nüfuz ederek Lucas’ın tenine aşırı bir ısı yüklüyordu.
Kot pantolonu ve gri tişörtüyle rahatlığa kavuşan çocuk, iki kolunu da havaya kaldırarak iyice bir gerindi. Yaz boyunca vücut çalışmanın ödülü olan kol kasları ortaya çıkmıştı. Tişörtünün üstünden karın kaslarının da görünmesini dilerdi. Okulda çıplak gezmeyeceği için, kızlara karşı karın kaslarının güzelliğini kullanma şansı olmayacaktı. Hala suratımın sevimliliğine sahibim. Gerinmesi bitip, kollarını indirirken egosunu da bir yana bıraktı. Kollarını kalçasının hemen gerisine koyup hafifçe geriye yaslandı ve kıza baktı. Güzel de aslında, niye daha önce hiç ilgimi çekmedi? “Neler olduğunu anlatmak istersen iyi bir dinleyiciyimdir.” Eléanor’un görüntüsü zihninde canlandığında tekrar sırıttı. Gerçekten ne olup bittiğini merak ediyordu. Bildiğine göre fazlasıyla pasif ve sessiz olan Belle’i bu denli sinirlendirmek kolay bir iş değildi ve bunu başara başara Eléanor’un başarması da çok şaşırtmıyordu Lucas’ı. Eléanor’un gidiş hışımını da düşününce bu gidişin bir dönüşü olduğuna adı kadar emindi. O esnada buralarda olmak zevkli olacaktı. Hem belki Belle’i de korurdu, kim bilir?
| |
| | | Eléanor Splendore Slytherin V. Sınıf
Gerçek Adı : Merve. Mesaj Sayısı : 58 Kan Durumu : Melez. Kişisel Özelliği : Uykusuz, aksi, lanet.
| Konu: Geri: Karmaşa Perş. 7 Ağus. - 13:03:31 | |
| Güneş ışıklarının mucizeviliği cadıyı öylesine etkiliyordu ki, aynanın her bir zerresine dokunan bulunduğu odanın etrafını genişçe aydınlatan bu güzellik cadıyı gülümsetiyordu, hem de en saf duygularıyla. Doğaya aşk besliyor olabilir miydi? Etrafındaki her şeyi küçümsüyordu evet, doğa buna en kadar dahildi? Ağaçlara ya da çiçeklere karşı olabildiğince nazik ve sevecen bir bakışı vardı. Yeryüzündeki en sığ görüşlü ve en niteliksiz yaratık o olmasına rağmen karşı koyamadığı birtakım şeyler de vardı elbette. Özellikle hırsına yenik düştüğü anlarda kabaran bu zaafları cadıyı korkunç bir hale bürüyordu. Saçlarını geriye doğru attı ve tutamlara ayırarak örmeye başladı. Bahçedeki o iğrenç olaydan sonra seksen kere yıkamasına rağmen hala rahatsız olduğu saçlarını daha doğrusu kafasının tamamını kesmek ve o aptal cadının izlerinden kurtulmak istiyordu. Söylenmekten bir an olsun vazgeçmiyor ardı arkası kesilmeyen küfürleri sıralıyor bildiğin yardırıyordu. Bahçede koşarken çarpmasına ramak kalan büyücüyü getirdi gözlerinin önüne, esmer olan, hatta yakışıklı mı yakışıklı olan… Birkaç kere Belle aptalının onu saf saf süzdüğünü adeta adamın içine düştüğünü fark etmişti. Takdir etmek gerekirdi ki, malın iyisini de seçmişti öyle bir aptal nasıl böyle bir adama aşık olurdu? “Aşık olmak…” diye geçirdi içinden sonra devam etti, “Bu kültür mantarı o kıvırcığa aşık mıydı yoksa? Bakışlar tamam, her gittiği yere gitmeler tamam e ama basit bir hoşlantı da olabilir.” Cin fikirli Eléanor turunçgil kafasını çalıştırmaya başlamıştı ve aklından adi fikirler geçiriyordu. Aynı binada olmalarına rağmen bir an bile aklından geçirmediği bu büyücüyü elde edebilirse, o kusmuğun intikamını en feci şekilde alabilirdi, elbette sevgili olarak değil yanında birkaç kez görünmesi dahi o aptal cadıyı üzmeye yetecekti. "Eninde sonunda platonik ve oldukça çekingen bir inek!" diye geçirdi içinden kıkırdayarak. Ortalama bir güzelliğe sahip olsa da eli ayağı düzgündü şükür, kötüden halliceydi. Her şeyden önce kendine olan güveni sayesinde çoğu erkeği kendine çekmeyi başarmıştı bu büyücü biraz zorlu çıkacak olsa da alt tarafı o da bir erkekti, etrafa sersem gülücükler satarak bütün kızları baştan çıkarmaya çalışan hatta gizemli havalara bürünerek onlarca kızla birlikte olan erkeklerden biriydi. Şu zamana gelene kadar hiçbir erkeğe karşı zayıf duygular hissetmemiş aksine en büyük nefretini onlara saklamıştı. Ancak bu kez, duygularına yenik düşeceğinden habersiz bir şekilde kültür mantarının elinden bir erkeği almaya çalışacak sonunda kendi kazdığı kuyuya kendisi düşecekti.
Nihayet muhteşem Eléanor, güzelliğine yeniden kavuşmuştu ve burnu kaldığı yerden yükselmeye devam ediyordu. Odasının kapısına doğru ilerlerken bacağına ilişen kedisinin mırıltılarına kulağını verdi ve hafifçe eğildi. Dizindeki sancı kendini gösterdiğinden bir inleme daha çıktı ağzından ve kendini zorlayarak “N’oldu kız sen de mi gelmek istiyosun benimle?” mırıldamalarına devam eden kedisinin ilgi istediği her halinden belliydi. Uzanarak kucağına aldığı kedinin başını okşadı ve konuşmasına devam etti, “Bizim bu mantarın kedilere alerjisi mi vardı haberin var mı senin?” sorusuna cevap alamayacağını bile bile çenesini kapatamadığından boş boş konuşmaya duraksız devam ediyordu. "Hakikaten ya, bu cadıyı ben bir yerlerde hapşırırken görmüştüm, çek o iğrenç şeyi diye bağrınıyordu, gözleri de sulanmıştı ağlaya ağlara koşturuyordu koridorlarda." Kafası zehirdi mübarek, fakat başka şeylere çalışma konusunda meşhurdu. Her türlü cinliğe akıl yürüten turunç beyin derse gelince hata veriyordu adeta beyin şase yapıyordu. Kendi kendine gülerek kucağındaki kediyi düşürmemeye çalıştı ve kapıyı kapattı. Kedilere meraklı(!) olan kültür mantarının yanına gitmeliydi, daha sevdiceğine kavuşma planları yapacak, esmer güzelini elde etmeye çalışacaktı.
Bahçeye çıktığında yüzüne dolan güneşin güzelliği cadının keyfini yüz kat daha artırmış turunçgil kafası daha da bir parlak pasparlak olmuştu. Suratındaki muzip gülümseme az evvel kusmukla dolmuş kafasından eser kalmadığı aksine bambaşka bir hale gelerek bütün olanları unutmuş bir hava veriyordu. Hufflepuff ezikleri yine birbirleriyle cıvıldaşıyor, sevgi pıtırcıkları ağaçların arkalarında işler pişiriyordu. Muggle köyüne de gitsen, muggle metropolüne de gitsen, hatta Hogwarts’ın muazzam bahçesine de gelsen değişmeyen şeyler değişmiyordu işte. Ha kanında büyü olsun ha olmasın, çoğu şey aynıydı. Derince bir öf çekerek kafasını esmer güzeliyle kültür mantarının olduğu ağacın gölgesine doğrulttu. ”Kıyamam ben sana sarışınım benim ya." diye geçirdi içinden ve kıkırdayarak güldü. Adımları onu ağacın altına getirdiğinde kedisinin mırıldanmaları Belle hanımı rahatsız etmiş olmalıydı ki yavaştan hareketlenmeye başlamıştı, esmer güzeliyse yunan heykeli misali(!) bağdaş kurmuş oturuyordu. Yakışıklıyı eliyle hafifçe iterek “Ay yerim ben sizi nasıl şirinsiniz öyle siz Belle hanım ağacın dibinden kalkamamış adeta kusmuk içinde yüzüyor Lucas beyse ona eşlik ediyor...” dedi gülerek ve esmer güzelinin yanına ilişerek olduğu yere oturdu ve kedisini yere bıraktı. Zehirli çenesinin kapanmaya niyeti yoktu ki yine açıldı ve turunçgil cadı konuşmaya başladı, “Kültür mantarı anlat bakalım, ha nezaket sahibi biri olmadığım için selam vermeyi unuttum selamlar merhabalar, neyse devam edelim az evvel kafama kusarken aklında ne vardı? Umurumda olduğu için değil kesinlikle ama mazeretini öğrenmek isterim açıkçası.” dedi ve sol ayağını sağ ayağının üzerine attı çapraz bir şekilde ayaklarını uzattı. Turuncu kafasını esmer güzeline doğrulttu ve bu sefer de yakışıklıya saldırmaya başladı susmak bilmez çenesiyle, “Senden n’aber yakışıklı, az önce sana da bir terbiyesizlik yapmış bulundum neredeyse çarpacaktım ki teğet geçtim, mazur gör. “ derin bir nefes aldı ve kültür mantarına döndü, “Gördün mü bak, bir de bana nezaketsiz dersin istediğim zaman özür bile dileyebiliyorum” dedi ve kedisini tekrar kucağına aldı.
| |
| | | Belle Basilevsky Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek Adı : ayşegül Mesaj Sayısı : 54 Taraf : kırmızı ruj Kişisel Özelliği : aç Rp Partneri : lucas'ı eléanor'a yar etmem. <3 Özel Yeteneği : . Metamorfmagus
| Konu: Geri: Karmaşa Perş. 7 Ağus. - 15:15:57 | |
| Belle’in içinde fırtınalar kopuyordu. Yıllardır hoşlandığı ama bir türlü açılamadığı çocuk karşısına oturmuş, Belle ile konuşmaya çalışıyordu. Uzak olsun ki biri kalbine dokunacak olsa, yerinden çıkmak üzere olduğunu kolayca anlayabilirdi. Lucas etraftayken, çevredeki her varlık daha canlı geliyordu Belle’e. Sanki zaman durmuş, her canlı güzel görünme konusunda birbiriyle yarışıyordu. Belle ise ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, Lucas’ın sevimli yüzüne yetişemeyeceklerinin farkındaydı. Lucas keyfi yerinde görünüyordu. Güldüğü anda bembeyaz dişleri parlayarak adeta Belle’e göz kırpmıştı bir anlığına. O an yeryüzündeki hiçbir varlık Belle için daha cezbedici görünemezdi. Başına yediği odunu ve ardında bıraktığı acıyı unutmuştu bile. Elénaor da gitmişti ve çim kokuları arasında başbaşa kalmışlardı. Ardıç kuşları etraflarında sanki şarkı söylemeye çalışıyordu. Rüzgar etraflarını sarmalıyor, sonbaharın gelişini bildiren hardal sarısı yaprakları çevrelerinden dolandırıyordu. Belle iyice derinlere daldığı tehlikeli düşüncelerinden ve hislerinden bir hışımla kurtulmaya çalışıp boğazını temizledi. Bunun sonunda acı çekeceği şimdiden belliydi çünkü Lucas, Belle’in içine düştüğü aptalca durumdan bihaber bağdaş kurmuş, Belle’den bir yanıt bekliyor gibiydi ve doğrusu biraz sıkılmış görünüyordu. Belle olan biteni anlattı ve anlattığı her ayrıntıda Lucas’ın yüz ifadesinin nasıl değiştiğini inceledi. Eğleniyor görünüyordu. Anlatacak bir şey kalmayıncaya kadar saçmasapan şeylerden bahsettikten sonra sustu ve ortamı sessizliğe gömdü. Hiç mi ortak noktaları yoktu? Eteğini düzledi ve duruşunu değiştirdi. Kalbi bir kuş misali çırpınıyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra endişelenmesi gereken başka ve daha önemli bir şey olduğunu hatırladı. Elénaor. İstemsizce elini asasına uzattı, kendini ondan kurtarmanın bir yolunu bulmalıydı ki bu pek de kolay olacak gibi görünmüyordu. Koskoca Elénaor Splendore’un üzerine kusmak başlı başına bir ‘şey’di. Neredeyse aralarında tatlı kıvılcımların çıkacağı anda yapacağını yapmıştı yine Belle! Kendine içinden bir kez daha lanet okuduktan sonra uzaktan gelen patırtıyı dinledi. Yerinde kıpırdandı çünkü ejdarhayı kızdırmıştı ve şimdi ejderha varolan tüm ateşini Belle’in üzerine püskürtecekti.
“Hayır… Lütfen tahmin ettiğim şey olmasın,” diye mırıldandı Belle, Elénaor cadısının elinde tuttuğu şeye bakarak. Pekâlâ bazı şeyleri hak etmişti ama bu, sınırı aşmak olurdu. Belle’in zaaflarını ona karşı kullanamazdı! Elénaor pis sırıtışıyla onlara doğru yaklaşırken Belle de aynı oranda kendini geriye atıyordu ki ağacın gövdesine yaslandığında kaçacak başka yeri kalmadığını kavramıştı. Tüm gücünü toplayıp titrek ses tellerine engel olamadan beceriksiz bir blöf deneyişinde bulundu Belle. Kedilere alerjisi olduğunu ve küçüklüğünde yaşadığı trajik bi olay sonucu onlardan ne kadar korktuğunu bir tanrı bilirdi. Cadı yine yapacağını yapmıştı. “Hadi ama Elénaor, daha iyi bir şey bulamadın mı? Bir k… kediyle beni gerçekten korkutabileceğini mi sanıyo- ÇEK ŞU İĞRENÇ TÜY YUMAĞINI GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN AAA ĞAAPŞUĞ!” Belle bir sonuca varamayacak çığlıklarını sarfederken Elénaor sürtüğü çoktan kucağında kim bilir nereden bulduğu kedisiyle karşılarına geçip oturmuş, bir de üstüne üstlük Lucas’a sarkıntılık ediyordu. Kedi işi sadece bir başlangıçtı demek, asıl bombayı Lucas’a asılarak patlatmaya çalışıyor, diye düşündü Belle. Tüm iradesini kullanarak kendini etrafta kedi olmadığına inandırmaya çalışırken –ki yaratık sürekli miyavlamaya devam ederken bunu becerebilmek pek zordu- bir yandan da Lucas konusunda sakin olmaya çabalıyordu. Kasılmıştı, tüyleri diken diken olmuştu ve yüzü resmen bir pancarı andırıyordu. Olaylar yeni yeni kızışmaya başlıyor gibi görünüyordu.
| |
| | | Lucas Blackbourn Slytherin IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 6
| Konu: Geri: Karmaşa Perş. 7 Ağus. - 17:10:54 | |
| Belle olan biteni heyecanla anlatırken, Lucas tebessümünü bozmadan kızı dinlemeye devam etti. Ara ara düşünceli bir surat ifadesine girip, ara ara da kahkahalara boğuldu; Eléanor’un saçına kusma kısmında olduğu gibi. Bahçeye çıkarkenki beklentilerinden daha iyi vakit geçiriyordu. Belle’in böyle eğlenceli bir kız olabileceğini de hiç düşünmemişti. Ortak derslerde gördüğü kadarıyla sessiz, sakin, fazlasıyla çalışkan ve zeki biriydi. Kendi halinde takılmayı severdi. Tipik bir Ravenclaw ineğiydi kısaca. Tabii diğer Ravenclaw ineklerine göre daima daha sevimli ve dostane gelmişti aurası Lucas’a. Eğlenceli bir kişiliği olması Lucas’a tamamen yeniydi. Bunun geldiğini görmemişti. Eléanor’un yanlarına geldiğini görmediği gibi.
Bir el onu hafifçe iteklediğinde kafasını kaldırdı ve turuncu kızı gördü. Selam vermek üzereydi ki kız umursamazca önünden geçmiş ve yere oturmuştu. Lucas tek kaşını kaldırıp ona baktı. Eléanor bir anda konuşmaya başlamıştı, hiç susmayacak gibiydi. Araya kısa bir selam bile kondurmuştu. Lucas kıçını birazcık geri kaydırarak ondan uzaklaştı ve manzaraya tamamen görebileceği bir açıyla bakmaya başladı. Kız konuşmaya devam ederken Lucas da kelimeleri yakalamaya çalışıyordu elinden geldiğince. Ama pek de anlayabildiği söylenemezdi. En sonunda bir anlığına kendisine dönüp yapmacık bir özür dilemişti. Sonra tekrar Belle’e dönüp sataşmasına devam etmişti. Bu esnada anca fark etmişti Belle’in suratının değiştiğini. Fazlasıyla rahatsız ve… Korkmuş görünüyordu? Bir kediden mi? Kekelemeyle karışık cümlesinin sonunda gelen büyük hapşuruk Lucas’ın kafa karışıklığını gidermiş, alerjiyi ortaya çıkarmıştı.
Lucas’ın gözleri tekrar turuncuya döndü. Tam bir Slytherin. Belle her ne kadar hoşlandığı insanlardan biri olsa da an itibariyle, Eléanor ile de gurur duymadan edememişti. Binasından gurur duyan biri olarak, binasının tüm özelliklerini yansıtan bu kız bir nebze hayranlık uyandırıyordu içinde. Ama bu cadalozluğu sessiz, sakin Belle’e karşı olunca, ona destek çıkamadı Lucas. Karışmamak daha makul gözüktü gözüne. Elénor’a bakmayı sürdürerek “Az önce dediklerinin bir anlamı var mıydı?” dedi şaşkın surat ifadesiyle. Kavgaya karışmamış, Eléanor’un sözcükleri süresince beynini kemiren soruyu sormuştu sadece. Ardından ileri doğru uzanıp turuncunun kucağında bulunan kedinin kafasını okşadı gülümseyerek.
| |
| | | Eléanor Splendore Slytherin V. Sınıf
Gerçek Adı : Merve. Mesaj Sayısı : 58 Kan Durumu : Melez. Kişisel Özelliği : Uykusuz, aksi, lanet.
| Konu: Geri: Karmaşa Cuma 8 Ağus. - 0:20:27 | |
| Kültür mantarı ciyaklamaya başladığı andan itibaren Eléanor kendini tutamayarak bol bol kahkahalar atıyordu. Etrafındaki çoğu kişiyi küçümsediğinden dolayı ne hissedeceğini de pek umursamazdı ve karşısındaki cadı neredeyse alerjiden ölecekti fakat en ufak bir vicdani sızlamayı hissediyor muydu? Elbette hayır. Şu ana dek yaptığı hiçbir şeyden pişmanlık duymuyor aksine böbürleniyordu pislikleriyle. Zaaflara karşı saygı duymalıydı değil mi, normal bir hayatta olması gereken tam anlamıyla buydu. Peki ya Eléanor’un penceresinden bakıldığında koşullar eşit miydi? Katiyen. Eléanor sanıldığının aksine acziyetinin derinliğinde kaybolmuş kendi duvarları arasına sıkışıp kalmış bir cadıydı sadece. Kendine güveniyor oluşuysa en büyük çelişkisinin belgesiydi adeta. Acizliğina rağmen her konuda kendine fazla güveniyor oluşu bin bir kere daha acizliğe savuruyordu cadıyı. Kişiliksizdi, bu yaşına geldiğinden beri. Hırsı sadece kalbini değil bütün bedenini ele geçirerek karartmaya yüz tutmuş adeta içindeki tüm güzellikleri bir çırpıda parçalamaya yüz tutmuştu. Dalıp gittiği ufuk noktasından kendini çıkarmak istercesine silkinerek kendine geldi ve kucağındaki kediyi saklarcasına sardı. Zarar vermek için getirdiği kediyi kimden koruyordu, Belle’den mi? ” Hah, trajedinin alası.” diye geçirdi içinden ve omzunu silkti. Sadece etrafındakileri çenesiyle yormakla kalmıyor kendi kafasını da bomboş şeylerle meşgul ediyordu. Yere odaklanmış gözlerini sarışına çevirdi ve kollarını çapraz bir şekilde birleştirerek Belle’e sataşmaya devam etti. “Elbette seni korkutmak için getirmedim, şu güzelim şeyden korkulur mu sevilmek için dünyaya getirilmiş bu. İnanmayabilirsin ama benim de içimde ufak da olsa sevgi yumağı var, dışarıdan kompleksli gibi görünüyorum belki ama aaah bi tanısan ben de bu kedi gibiyimdir, masum, içten hatta sevgi dolu! ” Ağzından çıkanla kulağının duyduğu bir değildi belli ki, karşısındaki suretlerin her biri aval aval bakıyordu. "Evet, kedi gibiyimdir ve sende alerji yapıyorum be güzellik." her şeyi mahvetmekte üstüne olmasa da kinaye konusunda oldukça kabiliyetliydi turunçgil. Bununla övünebilirdi işte, güldü kendince.
Esmer güzelinin sorduğu imalı soru karşısında ufak bir donukluk yaşasa da cin fikirli Eléanor bu oyuna gelmeyecekti, “Benim adım Eléanor, ben bu oyunu bozarım!” dedi içinden ve gülümseyerek baktı uzunca. Esmer güzelini izliyordu tam olarak, çenesi nihayet susmuş ve karşısındaki yakışıklının etkisi altına girmemekte çabalar hale gelmişti. Gözlerine baktı ilk olarak, kopkoyuydu, ”Oha böyle göz mü olurmuş lan!” diye geçirdi içinden hayranlığını gizlemeye çalışarak. Saçlarının kıvırcıklığıyla oldukça çekiciydi, farklıydı bir kere ve bu artı puandı. Evet, Lucas Eléanor’u etkisi altına almayı kolayca başarmıştı, turunçgil silkelenerek durumu kontrol altına almaya yeltendi ve eliyle boynunu kaşıyarak konuşmaya başladı.”Anlam arıyorsan neden olmasın Kıvırcık” dediğinde kendince kolayca etkiye girmesinin utancını gizlemeye çalışıyordu fakat ağzından çıkan her bir kelime onu ele veriyordu. Gardını almayı akıl ederek ses tonunu sertleştirdi ve “Tamam havalara girme hemen, bir anlam falan çıkarma boşuna sadece rol yapıyordum Belle hanımı her fırsatta ne kadar terbiyesiz olduğumu yüzüme vuruyor. Gerçi bugün yüzüme vurmakla kalmadı, kustu da.” Gözleri en feci sinsiliğiyle Belle’in gözlerine odaklandı ve ondan intikam alma çalışmalarına bir an önce başlaması gerektiğine karar verdi. Buna ilk olarak o yakışıklı sayesinde devreye girecekti. Gözlerini bir anda Lucas’a çevirdi ve gözleriyle etkisi altına almaya çabalayarak “Bugüne kadar pek göze çarpmıyordun fakat bu yıl sana bir şeyler olmuş farklı bir halin var pek ilgilenmiyorum ama sebebini bizimle paylaşabilirsin, kaslara bakılacak olursa ilgiye açık bir halin var.” Ukala tavırlarını bir an olsun esirgemiyor kırbaçlarcasına sertleştirdiği konuşmasından güzel bir şey katiyen anlaşılmıyordu. “Sessiz bir tipe benziyorsun, bendeki bu iflah olmaz çene senin sessizliğine iyi gelir bence, ne dersin?” dedi ve omzuyla hafifçe Lucas’ın omzuna dokundu. Kendince şakalaşıyor ve eğleniyordu fakat sarışın kendinden geçmişçesine hapşırmakla kalmıyor, Lucas ve Eléanor’un gülüşüyor olmasına oldukça bozuluyordu. Cadının adeta rengi değişiyordu ve evet, Eléanor bundan inanılmaz bir zevk alıyordu.
- rp out:
RESMEN LYNNETTE'TEN ATTIM RPYİ VE IŞIK HIZIYLA MESAJI SİLDİM HEMEN ELEANORDAN ATIYORUM ŞU AN. gjksldajkgklsdg
| |
| | | Belle Basilevsky Ravenclaw V. Sınıf
Gerçek Adı : ayşegül Mesaj Sayısı : 54 Taraf : kırmızı ruj Kişisel Özelliği : aç Rp Partneri : lucas'ı eléanor'a yar etmem. <3 Özel Yeteneği : . Metamorfmagus
| Konu: Geri: Karmaşa Cuma 8 Ağus. - 16:29:26 | |
| Elénaor’un Lucas’ın içine düşüşünü pancar gibi bir suratla ve hapşırmaktan kızaran bir burunla izlemekten başka bir şey gelmiyordu elinden Belle’in. Elénaor, içinde büyüyen nefretini adeta Belle’e doğru tükürüyordu. Belle en azından söylediği kelimelerden ve bunları söyleyiş biçiminden bu kanıya varmıştı. Zekası şu an hiçbir işe yaramıyordu. Biraz özgüven, belki işe yarardı ama yakınında bir kedi varken özgüveninden eser de olmazdı. Acizdi ve elleri kolları bağlıydı. Başı dönmeye başladı ve bir an için bayılacağını sandı. Kendi kendini yüreklendirmeye çalışsa da çabaları sonuçsuz kalmıştı. Her şey berbat gidiyordu ama bir bebek gibi ağlamayacaktı. Rüzgar durmuş, ardıçlar ötmeyi bırakmıştı. Elénaor geldiği anda ortamın tüm enerjisi yok olmuştu. Adi karı tüm enerjiyi yok etmişti, her seferinde tekrarladığı gibi.Lucas’ın Elénaor’a hayran bakışlar attığını görmesi Belle için son damla olmuştu. Lucas’ın orada olmasına aldırmadan gitmek için ayağa kalktı. Bunca aşağılayıcı lafı yedikten sonra orada kalmaya daha fazla tahammül edemezdi. Basilevsky ruhu nereye kaybolmuştu? Zilyonuncu kez kendine çeki düzen verdikten sonra hiçbir şey söylemeden oradan ayrılmayı planlıyordu ki maalesef bu planını gerçekleştiremeden etrafın dönmeye başladığını hissetti. Kulakları hiçbir şey duymaz olmuştu, Elénaor’un cırmalayıcı sesini bile. Dünya Belle sanki bir şişe tekila devirmişçesine şiddetli bir şekilde dönüyordu. Adım atmaya çalıştı ama ayağı boşluğa düştü ve bunun sonucu olarak dengesini kaybedip güçlü bir sarsıntıyla yere yığıldı. Bir kez daha ne kadar zayıf olduğunu gözler önüne sermiş, kendini güçlü göstermeye çalışırken bedeni aksi yöne gitmiş ve bayılmıştı.
-SON- | |
| | | | Karmaşa | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|